Çığlık atmaya çalışsam da, kapalı ağzımdan çıkan sesin müziği bastıramayacağından emindim. Çırpınarak bir şeylere vurmaya çalışmış ama yine başarılı olamamıştım.
Adam 'yerlerinizi alın' diye mırıldandıktan sonra kulağıma iyice yaklaştı. İğrenç nefesini tenimde hissediyordum ve bu midemi bulandırıyordu.
"Sesini çıkarmadan yürüyeceksin. Bakalım kimin için değerli olansın. Doktor mu, Çaylak mı?" dediğinde adama gülmek istemiştim bir an. Oyuna getirildiğinden bihaberdi besbelli. Kerem ve Ceren oyunlarında oldukça başarılıydı demek.
Hadi Masal, ya şimdi ya hiç, bir şey yap! Kollarımı sımsıkı tutan adamdan kurtulmak için bir hamle yapmaya çalıştığımda, beni daha da sıkı kavradı ve duvara yaslayıp yüzünü yüzüme yaklaştırdı. Sonunda iğrenç yüzünü görebilmiştim.
Gözüme kestirdiğim çerçeveyi düşürüp kırmak için biraz vakit kazanmalıydım. Gözlerimi arkasındaki bir noktaya dikip birini görmüş gibi kocaman açtığımda oyuna gelip başını arkaya çevirdi. Fırsattan istifade tek hamlede duvardaki çerçeveyi yere düşürdüm ama istediğim sesi çıkarmamıştı.
Allah'ım lütfen biri duymuş olsun.
"O ses neydi?" dedi Nesrin.
Adam bir kez daha sırtımı göğsüne yasladığında Nesrin bizi görür görmez çığlık atarak elindekileri yere düşürdü.
"N'oldu?" dedi Ali telaşla. Nesrin'in yanına gelip inanamayan gözlerle bana baktı ve düşüncesizce öne atıldı.
"Yaklaşmayın!" dedi adam silahını Ali'ye doğrultarak.
Kulağımın dibinde yankılanan sesle, nihayet Doğu Timi de silahlarını çekip karşımızdaki yerini almıştı. Arkalarında da onlara silah çekmiş iki adam vardı. Müşteriler çığlıklar atarak dışarı koşarlarken bir an olsun kıpırdamadılar, onlara engel olmadılar.
Kerem öfkeyle adama doğru bir hamle yapacakken Can, onun kolunu kavradı. Pardon ama şu anda hayati bir tehlikem varken oyuna devam etmenin sırası mıydı?
"Ya şundadır ya bunda, helvacının kı-zın-da!" dedi adam silahını karşısındakilerin üzerinde gezdirirken. Kimseden ses çıkmayınca bir kahkaha savurdu.
"Bir de şöyle deneyelim." dedi ve dudaklarını kulağıma sürterek boynuma kadar inip öptü. Tüm bunlar bittikten sonra, orayı derimi yüzercesine temizleyeceğimden adım kadar emindim.
"Lan şerefsiz!" dedi Kerem bu görüntüye dayanamayarak öne atılırken. Diğerleri onu durdururken, öfkeli nefesler alıp veriyordu.
"Vay vay vay.. Bir komutanın, içimize bu kadar hızlı sızmasına şaşırmıştım zaten. Demek ne Doktor ne de Çaylak.. Sen Alfa'nın bebeğisin. Güzel! Zaten şu kadında ne bulduğunu hiç anlayamamıştım Yüzbaşı. Ama ne yalan söyleyeyim, performansınız iyiydi. Hele bu gece arabadaki sevişmeniz-"
Arabadaki ne?
"Ulan p*ç herif! Sen o kızın saçının bir teline zarar ver, leşini köpeklere yedirmezsem şerefsizim!" dedi Kerem hiddetle. Gözleri, öfkeden, alev alevdi. Beni tutan bu adam sinirleriyle oynayıp dururken her şey daha da kötüye gidiyordu sanki.
"Buğra! Yüzbaşını dışarı çıkar!" dedi Can. Kerem öfkeli gözlerini hızla ona çevirdi.
"Ben, hiçbir yere gitmiyorum! Bu görevde emir komuta bende!"
"Göreve şahsi meseleler dâhil oldu Alfa! Teğmen Buğra! Yüzbaşını dışarı çıkar, bu bir emirdir!" dedi Can bir kez daha.
Gidecekti biliyordum. Çünkü bir askerin emir vermekten çok daha iyi bildiği bir şey varsa; o da emir almaktı.. Tüm soğukkanlılığıyla çok sevdiğim bal gözlerini bana çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞU
Romantizm"Komik misin?" "Eksiğim." "Masal!" "Kerem?" "Oyun mu oynuyorsun sözlerimle?" "Tutamadıklarınla mı?" "Şunu keser misin?" "Neyi?" "Cümlelerimi ayrıştırıp laf sokmayı." "Üniforman üzerinde değil." "Yani?" "Yani emir komuta bende." ÖNEMLİ: Başlamadan ön...