Gözlerimi araladığımda yine yumuşak bir yataktaydım. Yakalandığımı düşünerek kalkmaya çalıştığımda bu kez beni durduran; zincirler değil, kolumdaki serum ve elimi avuç içlerine hapsetmiş uyuyan Kerem oldu.
Tıpkı yoğun bakımda onu beklerken uyuyakaldığım gün yaptığım gibi başucuma bir sandalye çekmiş ve başını yatağımın kenarına yaslamıştı.
Gülümseyerek derin bir nefes alırken kafamı kaldırdığımda; refakatçi koltuğunda Ali'yi gördüm. Kelimenin tam anlamıyla vasat durumdaydı. Gözlerinin altı mosmordu, yüzü bembeyazdı ve yanakları çökmüştü. Kollarını göğsünde kavuşturmuş, başını duvara yaslamış oturarak uyuyordu. Yanındaysa Yiğit vardı.. Kaşları çatık bir şekilde kafasını geriye yasladığından, ademelması belirgin bir şekilde ortaya çıkmıştı.
"Masal?" dedi Kerem uyku mahmurluğu nedir bilmez gibi bir anda ayılarak. Ona gülümserken Ali'yle Yiğit de sanki uyumuyormuş da bir ses duymayı bekliyormuş gibi bir anda gözlerini açıp yanıma geldiler.
"Uyanmış!" dedi Ali. Güçlü görünmek gibi bir çabası yoktu şu an ve ben ilk kez onu bu çabasından vazgeçmiş görüyordum..
"İyi misin güzelim, ağrın sızın var mı?" dedi Kerem.
Yüzümü avuç içleriyle sarıp yaralarımı tek tek öptükten sonra sağlam olan elimi kavradı yeniden. Diğer elimin alçıya alındığının farkına o zaman varabilmiştim.
"Hayır, iyiyim." dedim gülümsememi silmeden.
"Ben yine de Levent'e haber vereyim hemen. O da bir baksın, muayene etsin iyice." dedi ve bir şey söylememi beklemeden alnıma son bir öpücük kondurup odadan çıktı.
Ali ve Yiğit'le arasındaki gerginlik gözle görülecek derecedeydi. Ben uyurken yine bir şeyler olmuştu besbelli.
"Şükürler olsun iyisin.." dedi Ali.
"Neler oldu Masal? Kim bu insanlar? Senden ne istiyorlar?" diye sordu Yiğit merakla.
"Ailemmiş." diyebildim sadece.. Ben devamını getiremeden Levent ve Kerem odaya girdi. Muayene sonrası, hepsi bir açıklama beklercesine gözümün içine bakıyordu.
"Yine seni koruyamadık." dedi Levent buruk bir tebessümle.
"Şuna bak, muhafız sayısını dörde çıkardım ama yine başım beladan kurtulmadı." dedim onu güldürmeye çalışarak. Başarılı da olmuştum.
"Birazdan ifadeni almak için gelecekler. Ondan önce bize anlatmak ister misin? Birileri hiç bilgi vermedi de." dedi Yiğit, sinirle Kerem'e bakarak.
"Polislere anlatırken siz de kalır dinlersiniz, olmaz mı? İki kez anlatamayacak kadar yorgunum.." dediğimde hepsi beni onayladı.
Polis memurları geldiğinde arkadaşlarımın kalmasında bir sakınca olmayacağını söyleyerek her şeyi en başından anlatmaya başladım.
"Ve sonra Kerem beni buldu, gözlerimi hastanede açtım." dedim sonunda.
"Ferhat, Hamza, Reşat ve Hazal Aşiyan'dan şikâyetçi misiniz Masal Hanım?" dedi polis memuru.
"Ferhat ve Hamza Aşiyan'dan şikâyetçiyim." dedim kararlılıkla.
"Reşat ve Hazal Aşiyan?" dediğinde gözlerimi bir süre tavana diktim. Hepsinden nefret ediyordum ama onlar olmasa da kurtulamazdım o cehennemden..
"Hayır, onlardan şikâyetçi değilim."
"Masal, emin misin güzelim?" diyerek sorgu dolu gözlerini bana çeviren Kerem'e bakıp 'eminim' diye mırıldandım.
Polis memuru, imzamı alıp odadan ayrıldıktan sonra; Levent birkaç hastaya bakması gerektiğini söyleyerek odadan çıkacakken Kerem ve Ali arasındaki akıl almaz bir gerginliği anlamak için onu durdurdum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞU
Romans"Komik misin?" "Eksiğim." "Masal!" "Kerem?" "Oyun mu oynuyorsun sözlerimle?" "Tutamadıklarınla mı?" "Şunu keser misin?" "Neyi?" "Cümlelerimi ayrıştırıp laf sokmayı." "Üniforman üzerinde değil." "Yani?" "Yani emir komuta bende." ÖNEMLİ: Başlamadan ön...