Bölüm 26

34.3K 1.9K 305
                                        

"Kerem, uyandığında çıkacak zaten. İsterse görüşür seninle. Şimdi aşağıya iner misin?" diye sesini yükseltmemek için çabalıyordu Yiğit. Kapımın önünde bir kargaşa olduğu açıktı. Bu kargaşayı anlamak adına yatakta doğrularak dışarıdaki konuşmalara kulak kesildim.

"Yağız mısın, Yiğit misin her neysen çekil önümden!" dedi Kerem.

"Levent, sen bari bir şey söyle. Masal'ı hiç mi düşünmüyorsunuz, dünden beri ne halde olduğundan haberiniz var mı sizin?" dedi Yiğit savunmaya geçerek.

"Bir tek sen düşünüyorsun ya Masal'ı! Bizim umurumuzda değil zaten! Çekil önümden yakacağım şimdi canını!" dedi Kerem Bey.

İkisi birbirine girmeden önce çıksam iyi olacaktı ama karşılarına dikilecek gücü de, cesareti de bulamıyordum kendimde. Korkuyordum. Onu görünce kalbime yenik düşmekten, söylediklerine koşulsuzca inanmaktan korkuyordum. Üstelik dün gece yaşanan o aptal andan sonra Yiğit'in yüzüne nasıl bakacağım hakkında da en ufak bir fikrim yoktu.

Küçük adımlarla sessizce kapıya gidip elimi kapının kulpuna koydum. Hazırsın Masal. Yapabilirsin. Gözlerine çok uzun bakma ve sakın gamzesinde kaybolma. En önemlisi teninin tenine değmesine izin verme sakın. Yiğit'le de bir şekilde konuşur, durumu toparlarız. Hadi gazan mübarek olsun!

Kendimi teskin ede ede odadan çıkar çıkmaz üç çift gözün radarına girmeyi başarmıştım. Ama benim gözlerim, mecburen aralarından yalnızca birine odaklanmıştı.

"Ne oluyor Yiğit? Neden buradalar?" dedim umursamazca.

Yiğit ağzını açacakken Kerem bileğimi kavrayıp beni kendine çevirdi. Gözlerine bakmamak için epey bir çaba sarf ediyordum. Bakarsam dolardı gözlerim, biliyordum.

"Masal, fazla zamanım yok lütfen sadece bir kez dinle beni. Sonra istersen yine git. Ama dinle, yokmuşum gibi davranma n'olur.." dediğinde, son cümlesiyle başımı hızla kaldırıp hayal kırıklığıyla yüzüne baktım.

"Sen zaten yoksun Kerem. Tam on bir aydır yoksun, unuttun mu?" dedim hiddetle. Ve devam ettim.

"Ah! Neden unutasın ki? Kocaman bir yalan uydurarak hayatımdan defolmayı seçip kendine mutlu bir hayat kuran sendin! Söylesene dün gece karşılaşmasaydık da devam etmeyecek miydin yokmuş gibi davranmaya?" dediğimde bileğimi bırakıp elini ensesine attı ve gözlerini kapatarak öfkeli bir nefes verdi.

"Benimle gel, her şeyi anlatacağım." dedi sonra.

"İstemiyorum."

"Masal, her şeyi anlatacağım diyorum güzelim, hadi."

"İstemiyorum dedim sana! Çıkın gidin evimizden."

Kerem sinirli bir kahkaha attığında gamzesini görmemek için gözlerimi kaçırdım. Zaten konuşurken belirginleşmesi tüm dengemi alt üst ediyordu. Bir de gülümsediğinde görsem dayanamaz gömerdim dudaklarımı o çukurlara.

"Evimiz diyor bir de! Ali'n bitti Yağız'ın başladı!"

"Yağız değil Yiğit! Ayrıca Ali'min bittiği falan yok tamam mı?"

"Masal oynama ayarlarımla, anlatacağım diyorum! Her şeyi anlatacağım sana. Benim için kolay mıydı sanıyorsun seni uzaktan izlemek? Acı çektiğini görmek kolay mıydı?"

"Sevdiğini gömmekten daha mı zordu dersin?" dedim sakince.

Kerem güçlüce yutkundu. İşaret parmağımı göğsüne bastırdım ve dolan gözlerimi yüzüne dikerek düğümlenen boğazıma rağmen devam ettim.

"Her gün geldim sana, her gün konuştum seninle.. Allah kahretsin baktığım herkesi sana benzettim ben! Aklımı yitirmeme ramak kalmıştı! Sen sevgilinle gününü gün ederken, ben mezarına çimenler ektim. Sırf ben yokken de sana baktığımı, sana sarıldığımı hisset diye!" dedim dinmek bilmeyen bir acıyla.

DOĞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin