"Bitsin artık.." diye mırıldandım kollarımı kendime dolarken. Kapının çalmasıyla koşar adım yürüdüm. Dileğimin bu kadar çabuk gerçekleşeceğini bilsem, bunu yapmakta bu kadar gecikmezdim. Kapıyı açtığımda karşımda Erkan'ı ve Kağan'ı görmeyi elbette beklemiyordum.
"Yine mi?" dedim bir telaşla.
"Sakin ol, Yüzbaşım gayet iyi." dedi Erkan.
"Neden onu değil de sizi görüyorum o zaman?"
"Aşk olsun yenge, sen bizi beğenmiyor musun?" dedi Kağan. Onun serzenişiyle gözlerimi devirirken Erkan sağ olsun imdadıma yetişmişti.
"Oğlum sen akıllanmadın mı, sussana!"
"Emredersiniz komutanım."
"Masal hazırsan çıkalım hadi, seni komutanıma götüreceğiz." dedi Erkan bana dönüp.
"Ben hazırım da, o neden gelmedi?"
"Biz dünden anlaşmıştık altıda seni almak için."
"Erkan geçiştirme beni!"
"Komutanım niye söylemiyoruz? Biliyor zaten Ceren Komutanla kaldığını." dedi Kağan yeniden sohbete dâhil olarak.
"Kağan susacak mısın sen oğlum?" dedi Erkan.
"Emredersiniz komutanım."
"Masal hadi çıkalım, komutanım sana anlatır."
Hoşuma gitmeyecek bir şeyler olduğu kesindi. Zaten ne zaman her şey planladığımız gibi gitmişti ki?
İçeri girip yüzüncü rüyasını görmekte olan Ali'mi uyandırmaya çalışıp gideceğimi söyledim. Beni ne kadar dinlediği ya da anladığı tartışılırdı tabi.. Arabaya bindiğimizde ikilinin sesi soluğu çıkmıyordu. Bense Kerem'in gelmeyişine kendimce sebepler yüklüyordum.
Ceren çok içmiş, sızmış onu bırakamamış? Hadi Masal, daha saçma bir şey bulabilirsin!
Tamam, Ceren çok içmiş Kerem'in kucağında sızmış Kerem de yalnız bırakamamış? Oha! Delirt iyice kendini!
Ceren hamileymiş? Çüş ama Masal!
Ben kendimi delirtmeye meyilli sebepler ararken zihnimin mantıklı kısmı devreye girer gibi olmuştu. Görevi uzamış olabilir miydi? Lütfen olmasındı!
"Uzadı değil mi? Bitmedi görevi?" dedim dan diye.
"Zeki kadın valla." dedi Kağan. Bu sonuca gelene kadar neler çektiğimden bihaberdi ama iltifatını bozmaya da, deli divane senaryolarımı onlarla paylaşmaya da niyetim yoktu..
"Lan sus, elimde kalacaksın!" dedi Erkan hiddetle.
Kollarımı göğsümde kavuşturup camdan dışarıyı izlemeye başladım. Cevabımı almıştım ve hiç hoşuma gitmemişti. Görevin uzaması demek; o kadınla aynı evde kalmaya devam edecek olması demekti..
Allah'ım sen beni neyle sınıyorsun? İnsan sahiden de yaşattığını yaşamadan ölmüyor belli ki ama yeminle Ali benim arkadaşımdı kurban olduğum ya! Bunu en iyi sen biliyorsun! Yani illa biriyle yaşayacaksa daha az güzel olan ve Kerem kuluna abayı yakmamış bir kulunu seçemez miyiz?
"Geldik." dedi Erkan. Kağan'la ikisi arabadan inerken ben de onları takip ettim. Tek katlı bir binanın içinde uzun bir koridordan geçip kantine geldik.
"Kerem nerede?" dedim merakla.
"Gelir birazdan. Kağan sen şuradan bir tost kap bir üç de çay al." dedi Erkan.
"Gerek yok, aç değilim."
"Kahvaltı etmedin, bayılmanı istemeyiz. Yüzbaşımın kesin emri var." dediğinde sıkıntılı bir nefes alıp verdim. Beyefendinin emri vardı ama kendisi yoktu! Bırakamamıştı demek ki sahte karısını!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞU
Romantiek"Komik misin?" "Eksiğim." "Masal!" "Kerem?" "Oyun mu oynuyorsun sözlerimle?" "Tutamadıklarınla mı?" "Şunu keser misin?" "Neyi?" "Cümlelerimi ayrıştırıp laf sokmayı." "Üniforman üzerinde değil." "Yani?" "Yani emir komuta bende." ÖNEMLİ: Başlamadan ön...