"Ali ben çıkıyorum." dedim montumu üzerime geçirirken.
"Bekle ben de geliyorum."
"Sen nereye?"
"Nesrin'i alacağım, kahvaltı edeceğiz beraber."
"Ben yine hiçbir şey bilmiyorum. Çünkü Masal kim ki?" dedim ve sinirle ayakkabılarımı giyip Ali'yi beklemeden evden çıktım. Biz ne zaman bu hâle gelmiştik acaba? Ben ne zaman herkesin hayatında 'yangında ilk vazgeçilenler' arasındaki yerimi almıştım?
Arabayı çalıştırıp apartmandan çıkan Ali'nin koşmasını izlerken dayanamayıp beklemeye karar verdim. Ali kendini nefes nefese arabaya attıktan sonra özür dileyip kemerini bağladı.
Nesrin'le, yemek yediğimiz akşamın ardından konuşmaya başladıklarını ve şu an sadece arkadaş olduklarını söyledi. Eylül bile anlamıştı da ben nasıl anlayamamıştım bu ikisini?
"Çok yakışıyorsunuz ama dikkat et Ali'm. Üzülmeni istemem. Nesrin biraz şıpsevdidir." dedim gözlerimi yoldan ayırmadan.
"Arkadaşız diyorum Masal."
"Tamam işte sen dikkat et."
"Bak hâlâ imalı konuşuyorsun."
"Hoşlanmışsın sen belli. Ne yaptınız ben yokken? Bana bak eve kız atmadın dimi? Nesrin bile olsa kuralımızı hatırlıyorsun. Birimizin haberi olmadan diğeri eve sevgilisini getiremez."
"Bak ne güzelmiş kuralımız. 'Sevgilisi' demişiz. Nesrin benim arkadaşım şimdilik."
"Hah! Yakaladım seni. Şimdilik demek.."
"Önüne bak önüne. Doktor değil dedektif mübarek."
"Soracağım sana bunun hesabını. İn hadi." dedim ve arabayı park edip hastaneye girdim.
Üzerimi değiştirip hastaları devraldıktan sonra umutsuzca telefonuma baktım. Hâlâ kimse aramamıştı. Telefonu önlüğümün cebine atıp birkaç hasta muayene ettikten sonra Levent'in yanına çıktım. Biraz sohbet ettik ama olan biteni ona anlatmadım. Kerem'le akşam uğrayabileceklerini söylediğinde nöbetim olduğunu söyleyerek olası buluşmamızı ertelemek zorunda kaldım. Onu özlemiştim.. Ama göremesem de, iyi olduğunu bilmek bana yetmişti şu an için.
Levent'in yanından çıktığımda acil bir anda kalabalıklaşmıştı. Çalan telefonuma bakacak zamanım olmamıştı. O saatten sonra da hiç duramadım. Akşama doğru, kendimden geçmiş bir halde dinlenme odasına kendimi attığımda kopmak üzere olan ayaklarımı biraz uzattım.
Saatlerdir ayaktaydım ve mahvolmuştum. Sanırım çalışmaya başladığımdan beri geçirdiğim en yoğun nöbet buydu. Akşamı zor etmişken sabaha kadar nasıl dayanacağım hakkında en ufak bir fikrim yoktu. Üstelik gündüzde yalnız olmamama rağmen bu kadar yorulmuştum. Gece bir de kendim kalacaktım, vay halime.
"Masal, Levent Bey'le konuş da yanına birini ayarlasın gece. Ne yapacaksın bir başına?" dedi Buket.
"Bilmiyorum Buket, taburcu olacak çoğu aslında ama bir kargaşa daha olursa ne hâle gelirim diye de düşünmüyor değilim."
"Ben bir saate çıkacağım. Kalmak isterdim ama biliyorsun nişanlım geldi."
"Biliyorum canım, sorun değil."
Buket de benim gibi ayaklarını uzatıp oturunca telefonunu eline aldı. Aklıma saatler önce çalan telefonum gelince, kimin aradığını merak ettim.
1 Cevapsız Arama "Y.G.M.A"
Sırıtarak telefona bakarken onu geri aradım ama açmadı. Ben de, çaresiz, bir mesaj attım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞU
Romance"Komik misin?" "Eksiğim." "Masal!" "Kerem?" "Oyun mu oynuyorsun sözlerimle?" "Tutamadıklarınla mı?" "Şunu keser misin?" "Neyi?" "Cümlelerimi ayrıştırıp laf sokmayı." "Üniforman üzerinde değil." "Yani?" "Yani emir komuta bende." ÖNEMLİ: Başlamadan ön...