"Kerem?"
"Hı?"
"Kalk, Doğu ağlıyor."
"Senin sıran güzelim."
"Tükendim ben.. Allah'ım sen affet, valla şikâyet etmiyorum, sadece azıcık uyumak istiyorum.." dedim serzenişle.
Ayaklarımı sürüyerek yataktan kalkıp asla uyumayan oğluma baktım. Gecelerdir gözümüze bir gram uyku girmemişti. Oğlum tuhaf bir şekilde gündüzleri değil, geceleri seviyordu. Cennetin neden annelerin ayakları altında olduğunu kesinlikle anlamıştım.
"Doğu.. Kendiliğinden uyuyakalamaz mısın anneciğim? Sadece bir gece, tek bir gece.." dedim ve onu kucağıma alıp omzuma yasladım.
Hep böyle kalmak istiyordu, yapışık ikizler gibi oradan kalkıp oraya yatıyorduk. Kucağımdan indirdiğim anda ağlamaya başlıyordu. Başlarda telaşlanıp bir sorunu olup olmadığını araştırmaya başlamıştım ama hayır.. Beyefendi sadece kucak sevdalısı çıktı..
Gün, yağmurdan ve gri bulutlardan fırsat bulup ağarmaya çalışırken yatak başlığına yaslanıp biraz gözlerimi kapattım. Elbette Doğu omuzumdaydı.. Yetmezmiş gibi Kerem de kolunu üzerime atıp belime sarılmıştı. Delirmek üzereydim ama kabul edelim, bu huzurlu bir delirişti.
"Anne?"
Peri'nin sesiyle uykuya kapılmak üzere olan gözlerimi güçlükle araladım. Gece lambasının aydınlattığı yüzüne baktım. Elinde oyuncak kuzusuyla gözlerini ovuşturuyordu miniğim.
"Peri'm, ne oldu kızım?"
"Anne hava gürlüyor." dedi ağlamaklı sesiyle.
"Gel hadi." dedim gülümseyerek.
"Kuzum da gelebilir mi?"
"Gelsin anneciğim, o da gelsin." dedim derin bir nefes alıp. Peri yavaş yavaş yanımıza gelip Kerem'in beni saran kolunun altına girdi. Kesinlikle daha büyük bir yatak almalıydık..
Tuhaf bir şekilde, rahatça uyuduğumu fark ettim. Başımın altındaki bu güzel mi güzel yumuşak yastıktan bir an olsun ayrılmak istemiyordum. Bir dakika, ne! Ben nasıl bu kadar rahat uyuyor olabilirim?
Hızla kalkıp yatakta ezilmiş bir Doğu bulmayı beklerken yalnızlığımla baş başa olduğumu fark ettim. Saat dokuza geliyordu. Ben nasıl uyumuştum böyle!
Ayağa kalkıp üzerime sabahlığımı geçirdikten sonra odadan hızla çıktım. Doğu yatağında değildi, Peri de öyle..
"Kerem?" diye seslendim salona doğru yürürken. Ama ses yoktu. Mutfağa girdiğimde sessizliğin sebebi belli olmuştu. Burası tam bir savaş alanına dönmüşse; bana sürpriz bir kahvaltı geliyor demekti. Sürpriz bir kahvaltı ve toplanması gereken sürpriz bir mutfak.
"Baba! Ekmekler yandı!"
Peri beni görmeyerek ekmek kızartma makinesine doğru koşarken Kerem de aynı şekilde omuzunda Doğu'yla geldi.
"Ekmekler kimin göreviydi Peri Hanım?" dedi sahte bir öfkeyle.
"Doğu'yla biz bakacaktık baba. Unutturmamamızı söylemiştin." dedi Peri başını öne eğip.
"İlk kural neydi?" dedi bu kez de.
"Bir asker her zaman komutanını dinlemeli." dedi Peri uslu bir asker gibi. Yanlarına gidip Doğu'yu kucağıma aldım ve Peri'nin elini tuttum.
"Çocuklarım senin askerin değil Kerem. Burası da askeriye değil, evimiz. Bunu daha kaç defa söylemem gerekecek sana acaba?"
"Sana da günaydın güzelim. İyi uydun mu?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DOĞU
Romance"Komik misin?" "Eksiğim." "Masal!" "Kerem?" "Oyun mu oynuyorsun sözlerimle?" "Tutamadıklarınla mı?" "Şunu keser misin?" "Neyi?" "Cümlelerimi ayrıştırıp laf sokmayı." "Üniforman üzerinde değil." "Yani?" "Yani emir komuta bende." ÖNEMLİ: Başlamadan ön...