Bölüm 8

60K 3.2K 507
                                    

Gelen hasta kahvaltısını birlikte yedikten sonra Kerem'in pansumanlarını yapıp Levent Bey'e bilgi verdim. Her şey o kadar güzeldi ki çiçeği gönderen kadın da, yazdığı not da aklımdan uçup gitmişti. Ta ki notun sahibi, mutlu gülüşlerimizin orta yerine bir alev topu gibi düşene dek..

Çiçekleri gönderen kişi olduğunu tahmin ettiğim kadın kapıyı tıklama zahmetine bile girmeden odaya aceleyle girmiş, varlığımdan bihaber bir şekilde koşarak Kerem'e sarılıp dudaklarına bir öpücük kondurmuştu.

Bu görüntü karşısında, parmaklarım; dudaklarım üzerinde gezmeye başladığında Kerem'le göz göze geldik. Göz pınarlarım akmak için bana yalvarırken, midem deli gibi kasılmıştı. Dişlerimi sıktığımın farkına varmam, uzun sürmemişti.

"Sevgilim.. İyisin değil mi?" dedi kadın.

"Sevgili değiliz biz Selin. Senin burada ne işin var? Neden geldin?" dedi Kerem onu tersleyerek.

"O nasıl soru öyle? Senin için geldim tabi ki. Çiçeklerimi almışsın." dedi kadın.

Kerem'in öfkeli halini görmezden gelerek ellerini onun yüzünde dolaştırmaya başlayınca bu duruma daha fazla katlanamayacağımı anlayarak oturduğum, hatta biraz önce çakıldığım koltuktan kalktım.

"Masal." diye adımı söylemekten öteye gitmeyen, Ali'yle yaşamama 'geniş' bakamadığını söyleyip önüne gelen her kadınla öpüşen adama aldırmadan kapıya yöneldiğimde, kadının çığlığı kulaklarımı doldurmuştu.

"Sevgilim dur, yaran kanıyor. Bir şey yapın. Doktor musun sen? Bir şey yap!"

Nihayet varlığımın farkına varmış olan kadını susturmak için geri dönüp Kerem'in geri yatmasını sağladıktan sonra yarasını kontrol ederek yeniden sardım.

"Ayağa kalkmamalısınız. Levent Bey'e gerekli bilgiyi vereceğim." dedim ciddiyetle. Eldivenleri çıkarıp attıktan sonra serum hızını ayarlayıp yanından uzaklaşacakken Kerem kolumu sıkıca kavradı.

"Masal, lütfen gitme. Bir yanlış anlaşılmanın daha bize bunu yaşatmasına izin verme." dedi sessizce.

"Ortada bir yanlış anlaşılma varsa neden fısıltılarla konuşuyoruz?" dedim ve kolumu sertçe çekip ondan kurtardım. Arkamı döndüğümde az kalsın kadına çarpacaktım.

"Hastanın yakınına bir açıklama yapmayacak mısınız? Attığınız dikişler bile tutmamış, nasıl bir hastane burası? Merak etme hayatım, biraz toparlan, İstanbul'da daha iyi bir hastaneye gideriz." dedi sevimsizce bir sinirle.

Gözlerimi devirip sakin kalmaya çalışarak derin bir nefes aldım. Bu işkence ne zaman son bulacaktı?

"Hastanız iyi. Mümkün olduğunca az hareket etmesini sağlayın. Ayağa kalkması kesinlikle yasak. Zaten doktorunuz ben değilim, Levent Bey. Ona durumu açıklarım, bundan sonra sorularınızı ve şikâyetlerinizi ona iletirsiniz."

"Evimize ne zaman dönebiliriz?"  dedi kadın. Sanırım son cümlemi algılamakta güçlük çekmişti. Bir dakika nereye dedi? Evimize mi?

Birkaç saat önce bir erkekle aynı evde yaşamamı normal karşılayamadığını söyleyen bu adam, gerçekten bu kadınla yaşıyor olamazdı değil mi? Ah elbette olabilirdi. Neden olmasındı ki?

"Doktorunuz uygun gördüğünde 'evinize' dönebilirsiniz. İzninizle, diğer hastalarıma bakmalıyım. Geçmiş olsun." dedim güçlü tuttuğum sesimle.

Sana da geçmiş olsun Masal.. Geçmiş olsun kurduğun hayallere.. Geçmiş olsun; yüreğini kaptırdın.. Az önce, iki gün tanıdığın bir yabancıya âşık olmaman ve yine iki gün tanıdığın bir yabancıyı öpmemen gerektiğini anlamışsındır umarım!

"Duydun mu hayatım, yerinden kalkmamalıymışsın?"  dedi kadın. Kapının kolunda donup kalan elim ne yapacağını bilemez bir haldeydi. Çekip gitmem gereken anda, son bir kez dönüp onlara baktığımda kadın, yatağın bir köşesine oturmuş, sabah benim parmaklarımın dans ettiği saçlarını okşuyordu.

"Selin kes şunu. Masal, lütfen gitme!" dedi Kerem kalkmaya yeltenerek.

"Ne Masal'ı Kerem? Doktor Hanım ne oluyor? Hafızasında da mı bir problem var?"

"Saçmalama Selin. Masal lütfen, lütfen açma o kapıyı." dedi Kerem.

Gözlerimi sımsıkı kapatıp tüm bunların bir kâbustan ibaret olmasını diledim. Ama değildi.. Gözlerimi açtığımda, her şey aynıydı, kadının elleri onun saçlarında, onun pişmanlıkla dolu gözleri bende..

Son görüşüm olmasını umarak, karşımda duran uzun boylu esmer kadına baktım ve gülümsemeye çalıştım.

"Evet, sanırım Kerem Bey patlama esnasında kafasını çarpmış. Birkaç güne geçecektir, endişelenmeyin. Galiba beni birine benzetti. Oysa birbirimizi hiç tanımıyoruz. Ne kadar da gerçekçi konuşuyor değil mi? Yalan olduğunu bilmesem, inanacağım." dedim ve nihayet kapıyı açtım.

Kerem öfkeyle iç çekerken, kadın yüzünde tuhaf bir ifadeyle yanıma gelip kulağıma yaklaştı.

"Her şeyi unutmuş mudur? Unuttuysa tekrar hatırlar mı?" dedi merak içinde.

"Ne gibi?" dedim kaşlarımı çatarak.

"Şey..  Biz biraz tartışmıştık, ben onu aldatmak durumunda kalmıştım da.. Unutmuş mudur?" dedi kadın ciddi ciddi. Aldatmak durumunda kalmak?

Ağzım beş karış açık, onun söylediklerini algılamaya çalışırken bunun bir kamera şakası olup olmadığını düşünüyordum. Bu nasıl bir vurdumduymazlıktı böyle? Sevdiği adam neredeyse canından olacaktı ve onun tek düşündüğü onu aldatışını unutup unutmadığı mıydı gerçekten?

"Unutmadım Selin. Her şeyi ayrıntısına kadar hatırlıyorum. Kafamı falan da çarpmadım. Karşındaki kadın da herhangi bir doktor değil." dedi Kerem hiddetle.

"Ama Kerem, bir yıl oldu ve sadece tek gecelik-"

"Kes artık. Kes.Bitti nesini anlamıyorsun?"

Kadın yine bir hamle yapıp yüzsüzce Kerem'in yanına otururken bu kavgaya dâhil olmamam gerektiğini düşünerek odadan çıktım. Tamam.. Biraz da sürekli ona dokunmasının verdiği rahatsızlık beni buna itmişti, kabul ediyorum. Ama bu ayrıntıyı atlayabiliriz.. Atlamalıyız..

Koridor boyunca ilerleyip merdivenlerden birer ikişer indikten sonra bir hemşirenin, bugün izinli olduğumu söylemesi üzerine Levent Bey'in yanına gittim. Beni görür görmez elindekileri bırakmış ve arkasına yaslanmıştı.

"Masal Hanım, izinli olduğunuzu söylemediler mi?" dedi rahat bir tavırla.

"Ben de onu sormak için gelmiştim. Çizelgede-"

"Çizelgeye uyuyor olsaydınız, geçen iki gece de burada olmazdınız, değil mi? Lütfen şimdi çıkın ve dinlenin."

Söylene söylene odadan çıkarken sinir sistemimin yavaşça çöktüğünü hissediyordum. Herkes gergin, herkes öfkeliydi ve bu beni yormuştu.

Daha fazla sorgulamaya gerek duymadan, eve geçip kendime bir film açtım. Ama kafam yine Kerem'e takılmıştı. Şu son iki günde yaşadıklarımızın arasında, hatırımda durmadan canlanan tek sahne; beni öptüğü andı.

O an orada, gülüşüne sımsıkı sarılıp ısınmak istemiştim. Sırtını dönüp yatmış, yüzünü bir kez olsun bana göstermemiş olan aşkın tadına bakabilme şerefine nail olmuştum. Tamamlanıp bir bütün oluvermiştim hayallerimle. Mutlulukla kucaklaşmıştım.

Uyu Masal, uyu da geçsin zaman.. Başka türlü yatışacak gibi değil tüm bu kargaşa..


Merhaba 🌸

Yorum ve oylamalarınızı bekliyorum ⭐️

Sevgiyle kalın

Instagram: kalemimdenkitabim

-

DOĞUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin