21.bölüm "Heyacan"

37.2K 1.6K 6.1K
                                    

Anlamsızdı. Bu olanlar, bu kasılmalar, bu üzüntüler...
Gözlerinde kalmıştım. Başkasının gözlerinde başlamış, yanlış olan birinde takılmıştım.
Takılmıştım ve takılıp yere çakılmıştım...

🔗

Asansörün kapısı açılır açılmaz, kendimi alev topuna dönmüş yanaklarımla şuursuzca dışarıya attım. Beni bekleyenler arasında ki yengem yine o itici bakışlarını üzerime dikmiş, bir fitne fücur edasıyla kendi inine çekilmişti. Amcam bendeki tuhaflığı çözmek için tek kaşını kaldırmış bakarken, Serenay da elimdeki telefona bakıp bana göz kırpmıştı.

"Jasmin kızım sende çok unutkansın. Çantanı ayrı unutuyorsun, telefonunu ayrı unutuyorsun." deyip, sözü üstlenen Serenay'ın beni bu durumdan kurtardığına çok sevinmiştim ama bunun hesabını soracağına da adım kadar emindim.

Kapıyı açıp içeriye girdiğimizde yengem ve amcam oturma odasına geçerken, bende hızla odama geçip üzerimi değiştirmek için kapıyı kilitledim.

Arkamı döndüğümde, "Ayy." diye istemsizce çığlık attım. "Peşimden ne ara geldin?" diye söylenip dururken, bir yandan da bir anlık gelen korkudan dolayı elimi istemsizce kalbime götürdüm.

Neden Gurur aklıma geldi.

"Anlat?" diye elini belinde toplayan Serenay alt dudaklarını dişlerinin arasına alarak sordu.

"Telefonu neden geri verdiğimi sordu. O kadar."
Etrafıma boş bakışlar atarken, o anı düşünmemek için elimden geleni yapıyordum.

"Diyorsun?" dedi gülerekten. Söylediği kelimenin altındaki imayı anlamamak için aptal olmak gerekirdi herhalde.

"Evet diyorum. Ayrıca sen neyi ima ediyorsun?" diyerek bir yandan da eşarbımı çözmeye başladım.

"Hiç." deyip duraksadı, "Dudakların öyle demiyor."
Bir anlık kurduğu cümleyle ellerim çözmeye çalıştığım eşarbımda asılı kalmıştı. Kalbim? Ahh.. Şimdi sırası değil. Yine hangi mesafeyi koşmaya başladı. Umarım uzun bir süre devam etmez.

"Sa..saçmalama istersen. Çıkar mısın? Üzerimi değiştireceğim."
Bu duruma son vermek adına, arkamı dönerek dolabıma doğru ilerledim. Aklımdan çıkmayan o an ve kalbimin umarsızca baş vurduğu bu koşuyla dolabın kapağını açıp, üzerime daha rahat edebileceğim giysileri çıkarmaya başladım.

"Sen aşıksın." deyince koşuya çıkmış olan kalbim ufak bir sarsıntı yaşadı. Sanırım deprem olmuştu.

Aşık değilim.

"Aşık falan değilim. Artık çıkar mısın?" sesimin titremesine engel olamadım. "İyice saçmaladın sende."

"Evet saçmalıyorum ve düzeltiyorum. Siz çok ateşli bir çift olacaksınız." Bedenime yayılan sıcaklıkla hareketsizliğimi sürdürdüm. "Ben çıkıyorum utanma, yüzünün aldığı ifadeyi göremesem de hissediyorum." Kıkırdayaraktan kilitlediğim kapıyı açtı ve çıktı.

Bir hızla kapıya ulaşarak kapıyı kilitledim ve sırtımı kapıya dayayıp gözlerimi kapattım.

Düşünme Yasemin. Şimdi olmaz. Düşünme. Sen ona aşık değilsin. Sen ona aşık olamazsın. Sakin ol. Hem o Pislik işte. Unutma. PİSLİK. Söylediği şeyi bile yerine getiremez o.

Bir de ben öpecekmişim! Rüyanda görürsün ancak.

Banyoya girip güzel bir duşun ardından, yatağın üzerine bıraktığım giysileri giyindim. Saçlarımı kurutma işlemi bitince yazmamı bağlayıp, telefonu elime aldım. Tüm ayarları yaptıktan sonra telefonum açılmıştı, içindeki tüm fotoğraflar da geri yüklenmişti.
Rehbere girip Hakan'ı aradım.

SAPLANTILI [+18] Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin