"Hakan Yiğit Doğan"
🔗
Fotoğrafa iyice baktığımda Hakan'ın gözlerinin kahverengi olduğunu gördüm. Temiz yüz hatlarına sahipti. Kısa asker tıraşı biçimde kesilmiş saçları vardı. Ama şimdi ise tanınmamak için gözlerine mavi lens takıp, kirli sakal bırakmıştı. Ve saçları biraz uzatılmış hep yana doğru taranmış haldeydi.
Tozlanan çerçeveyi temizledikten sonra altta yazan dört haneli rakama baktım. 04.04 yazıyordu. Ablamın yatağın kenarındaki komidinin çekmecelerini tek tek açarak bakmaya başladım ama ne aradığımı bile bilmiyorum. En alt çekmeceye baktığımda ajanda buldum. Elime alarak yatağın kenarına oturdum. Ajandanın kiliti vardı. Acaba ne olabilir diye kilitin şifresini aklıma gelen rakamlarla açmaya çalıştım. Ablamın doğum günü tarihini girdim. Açmadı. Aklıma gelecek her türlü şifreleri yazdım açmadı.
Başımı kaldırıp oflarken komidinin üzerinde duran çerçeveye baktığımda 04.04 yazarak girdim.
Açıldı.
Ajandayı baştan sona okuduğumda daha çok ağlamaya başladım.
Canım ablacım.
Bana acını hissettirmeden neler yaşadın.
Neden benimle paylaşmadın.
Lanet olsun!
Lanet olsun!
Ablamın yatağına uzanıp yattığımda gözümü bir daha hiç açmak istemezcesine uyanmamayı diledim.
🔗
Ağrıyan başımla uyandığımda daha ortalık aydınlanmamıştı. Yerimden doğrularak direk aşağı kata inerek banyoya girdim. Üzerimi çıkardıktan sonra suyu ayarlayıp, duş başlığının altına girerek ılık suyun başımdan aşağı akmasıyla gerilen vücuduma iyi gelmişti. Ne kadar öylece suyun altında kalmıştım bilmiyorum ama soğuk suyun akmaya başlamasıyla, suyu kapattım. Saçımın suyunu sıktıktan sonra vücuduma havluyu sarıp çıktım.
Önce yatağın üzerindeki siyah iç çamaşırlarımı giyindim. Sonra üstüne uzun ipeksi tunik giyerek altına da kumaş pantolon giyindim, mecbur kalmadıkça kot türü pantolon giyinmezdim. Eşarbımı da bağlayıp aynada son kez kendime baktım. Hazır olduğuma kanaat getirdikten sonra ajandayı çantamın içine bıraktım. Çantamı yanıma alarak kapıyı açıp kapattıktan sonra kapıyı kilitledim, anahtarı üzerinden çıkartarak yanıma aldım. Hızlı adamlarla araca doğru yürüdüğümde etraf yeni yeni aydınlanıyordu. Aracıma bindikten sonra çalıştırıp yola çıktım.
Yol boyunca ne yapacağımı düşünüp durdum. Nasıl hareket edecektim. Ah ablacım ah bizim kaderimiz neden kötü yazıldı. İkimizde kavuşamadık sevdiklerimize..
Aradan geçen üç saatlik yolculuktan sonra aracımı yan taraftaki siteye park edip, çantamı elime alarak içinden çıktım. Geldiğimi kimsenin görmesini istemiyordum. İnşallah kimseye yakalanmadan evime girebilirdim. Kendi binamıza koşar adımlarla giriş yaptığımda asansöre binip binmemekte kararsız kaldım. Asansöre binmekten vazgeçerek merdivenlere yöneldim. Nefes nefese kalarak merdivenleri bitirdiğimde anahtarı çıkartıp içeriye girdim. İçimden bir oh çekerek ablamın odasına girdim.
Uzun zamandır bu evdeki odasına da girmemiştim. Uzun zamandır dediğime bakmayın, ablamın ölümünden bir hafta sonra yaşadığım bir olaydan sonra bu odaya adım dahi atmamıştım. İçeriye girdiğim de oda bayağı havasız kaldığından içerisi değişik kokuyordu. Direk camı açtım. İçeriye temiz hava girince etrafa bakımdım. Ablamın yatağının kenarında komidinin çekmecelerini tek tek açarak karıştırmaya başladığımda gözüme tek çarpan şey bir mektup oldu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SAPLANTILI [+18]
Action🔴 "Bu nedir?" "Ağrı kesici ilaç diyelim." "Neden veriyorsun diye sordum?" "Sayısını bile hatırlayamacağım bir gece olacak." "Sayısını derken?" "İçine boşalmanın." deyince içimi acı ve zevk sarmaya başladı. "Peki ben acıyı ve zevki bir arada yaşama...