Sen kim oluyorsunda benim karıma göz koyuyorsun

271 35 4
                                    

Beyza hala dün başına gelen kazaya neden olan kişinin Hakan adındaki adam olduğuna inanmakta güçlük çekiyordu. Hangi ruh hastası sırf yüzverdedi diye birinin canına kast ederdi. Onun yüzünden başına gelenlerde ayrı bir komedi gibiydi. Bir gece hastanede kalmak zorunda kalmıştı üstelik yanında savaşla… Buda yetmez gibi gazeteciler evlendiklerini öğrenmişti. Yapacakları haberi annesinin görme ihtimaliyle kendince bir hikaye yazıp evlendiklerini söylemek zorunda kalmıştı. Daha kötüsü ise bu geceyi Savaş ile aynı çatı altında geçirecek olmalarıydı.

Neler planlamış ve şimdilerde neler yaşıyordu. Göz ucuyla baktığında evde kendisine her fırsatta takılan kişilikten eser yoktu. Nereye gidiyoruz sorusu diline geldi. Ama asık suratına bakıp sormaya cesaret edemedi. Duyacaklarını az çok tahmin ediyordu. Sessizliğin verdiği huzurla arkasına yaslanlarıp dışarıda ayın izin verdiği kadarıyla seyre daldı. Her şey anlamını yitirmiş kaderin kendisi için çizdiği yolda istemeye istemeye ilerliyordu. Boşanmak üzere olduğu adamla birlikte haftalardır gizlemek için çırpındığı evliliğini dolaylı yoldan ortaya çıkaran adamdan hesap sormaya..  

İster istemez düşüncelerinden ürperdi. Daha doğru düzgün kim olduğunu bilmediği sözde kocası ,arabayı şehrin dışında karanlık bir alana sürdüğünde nereye gittiklerini hakkında hiçbir fikri yoktu.  

Eski yıkık dökük birkaç bina geçtiklerinde kuşkuları da artar oldu. Biraz daha gittiklerinde depoya benzer bir yerin önünde iki araba görüş alanlarına girdi.

Savaş arabaların yanına durduğunda "Bence senin burada beklemen en doğrusu." diye söylendi. Artık ona bir şeyleri zorla yaptırmanın imkansız olduğunu anlamıştı. Bekleyeceksin dese kesin geleceğim diye inatlaşacaktı. Ama içeride göreceklerine karşı nasıl bir açıklama bulunacağını da bilmiyordu. Beyzanın burada olmasının tek suçlusu Oktay'dı. İçindeki öfkenin sebebinin bir kısmıda onun eseriydi.

Beyza bir kez daha Hakan denen adamı görmek isteğine engel olamadı. Gözlerinin içine bakıp nefretini kusmak istiyordu. Bu yüzdende "Bende geliyorum." diyerek arabadan indiğinde Savaş elinde olmadan yüzündeki çizgilere birkaç tane daha ekledi.

Kocaman demir sürgülü kapıyı açan adama dikkatlice baktı. Kapının önünde iki tane daha vardı. Sanki ağız birliği yapmış gibi hepsinin üzerinde de siyah takım, beyaz gömlek. Tamamda bütün bu adamlar kimdi ve kimin için çalışıyordu. Savaş mı yoksa Oktay mı kötü adamdı. Belkide ikiside. Anlamsız başka bir durumda gördükleri kendisini neden korkutmuyordu.. 

İçeri girdiğinden beri her yeri daha bir dikkatli inceleme gereği duydu. Kendisine uygun olmayan bir yer nasıldı.. Depoya benzeyen alana yabancı olan sadece kendi değildi buradaki herkes siyahlar ve kaliteli takılar içindeydi. Sadece Savaş ve Oktay onlara uymuyordu. Ama hepsinin ortak noktası kaslı vücut ve uzun boylarıydı. İçinden 'Seçilmişler' diye gördüğü adamlara toplu isim verdi.

Herkesin gözü üzerindeydi. Burada bir bayanın ne işi olduğunu düşünür gibiydiler. Asık suratlarını görmezlikten geldi. Bir yarışmada olsalar hangisi birinci olurdu karar vermesi güçtü. Bir adım daha atmıştı ki gördüğü öfkeli yüzle birinciliği Oktay'ın alacağına karar verdi. Sonuçta burada olmasını kendisine borçluydu. Onun inadına yüzüne yalancı bir gülümsemeyle karşılık verdi.

Beyza ilerledikce gördüklerine bir anlam vermeye çalışırken bir kaçının belinde silah taşıdığını fark etti. İlk defa gördüğü adama bakıp "Umarım ruhsatı vardır yoksa başın çok arır haberin olsun!" diye uyarıda bulunduğunda arkasında duran Savaşın sesini duydu. "Adamları rahat bırak da yürü."

"Ne var kötü bir şey demedim ki." 

"Üzerine vazife olmayan konulara karışma."

Demek her horoz kendi çöplüğünde ötüyordu. Ve Savaşın çöplüğüne ayak basmıştı… "Tamam be." dedi ve kendisine gösterilen kapıya doğru yürüdü. Tabi arkasından gölge gibi Savaş ve yanında Oktay geliyordu.

EN ÇOK KİM YANDI? (ACI AŞK) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin