Bugün evleniyordu ve erkenden gözlerini açmasına sebep ne heyecanlı olması nede mutluluktan havalara uçuyor olması ile alakalıydı. Uyanmasını sağlayan dört gündür günaydın sevgili nişanlım diyen Savaş gereksizinden başka biri değildi. Adamın neye benzediği hakkında hiçbir fikri yoktu. İnatla kendini gizlemeye çalışması kafasındaki şüphelerinde artmasına neden oluyordu. Düşününce şüphelerinin gerçekliğine inanır olmuştu. Hatta adının Beyza olduğu kadar emindi... kör, topal, çirkin olduğuna. Kim bilir belkide başka bir kusuru vardı. Belkide karşı cinse ilgi duymuyor ve kendisini sadece evli olarak göstermek istiyordu. En az birinin adamın özelliklerinden olduğuna emindi. Aslında kimi kandırıyordu aklından geçen bütün kötü düşüncelerin hepsine birden sahip olduğuna emin di. Çevresinden kendine bir eş bulamayınca bu yola başvurmuş olduğunu düşünür oldu.
Görüntüleri haber kanallarında yayınlanmış olmasaydı bugün bunların hiç birini yaşıyor olmayacaktı. Öyle ki Savaş aklına geldikçe o görüntüleri çekenin yedi ceddine sayıp selam söyleyerek ruhunu zehirliyor da olmayacaktı.
Başını yastıktan kaldırmadan çalan telefonu açıp "Alo" diye cevapladı.
"Günaydın güzelim büyük güne hazır mısın?"
Bir insana psikolojik baskıyla istediğini yaptırmak diye bir şey varsa bunu bulan kişi Savaş adındaki adam dan başkası olamazdı. Önceden inadı ve iradesiyle övünürken şimdi her iki huyundan da nefret ediyordu. Zira adı gibi kendisi ile her şekilde savaşıyor ve istediğini yaptırıyordu. "Canın çıksın. O imzayı attıktan sonra her gününe ayrı lanet edeceksin." diye tepki verdi.
"Sen yanımda olda."
"Birazcık aklın varsa gel vazgeç bu saçmalıktan. "
Savaş telefondaki kıza hayran olmadan geçirdiği tek bir anı yoktu. Bir kere söz vermişti ve sözünden dönemiyordu. Ama bu ona engel değildi, her fırsatta kendisini vaz geçirmek için çabalamasına saygı duyuyordu. Kendisi de en az müstakbel nişanlısı kadar inatçıydı. "Asla." diyerek vazgeçmeyeceğini göstermek istedi.
Beyzada vazgeçmeyi ret edip "Seni sevmiyorum." dedi.
"Çünkü beni tanımıyorsun."
"Beni mecbur bıraktın seni hiç sevmeyeceğim."
"Benim sevgim ikimizede yeter. "
Duyduklarına verebileceği tek cevap kırık bir kafatası olacaktı zira kafasını duvarlara vurmak geliyordu içinden. "Lütfen." dedi. Artık diyecek söz bulamadığı için.
"Bize bir şans ver."
"Lanet herif."
"Saatler sonra kocan olacak adama söylediklerini biri duysa seni ayıplarlardı."
Tek kelimenin ağırlığıyla "Kocam mı?" diye tekrarladı.
"Evet bak ben şimdiden kendimi hazırladım. Sana bir an önce karıcığım demek istiyorum." dediğinde Beyza daha fazlasını duymak istemediğinden telefonu yüzüne kapattı ve kendini yastığıyla boğmaya çalıştı.
Tabi Savaş'tan gelen mesajla başını yastıktan kaldırıp ekrana bakması ile kendine yaptığı işkence son buldu. "Aşkım saat ikide nikahımız var ve sen hala yataktan çıkmadın demi. Lütfen kalk güzel bir duş al sıkı bir kahvaltı yap. Oktay seni alıp kuaföre oradanda bana getirecek. Seni gelinliğin ile görmek için sabırsızlanıyorum." diye gönderdiği mesajı okurken ağzı resmen açık kalmıştı. Bu adamı durdurmanın bir yolu var mıydı? Varsada aklı bunu düşünemeyecek kadar karışıktı.
Savaş gönderdiği mesajı bir kez daha okurken Beyza'nın vereceği tepkilerin neler olabileceğini düşünüyordu. Arkasını döndüğünde arkadaşının kendini huzursuz bir ifade ile izlediğini gördü. "Bana öyle bakmayı kes. Ben kararımı verdim ve vazgeçmeye niyetim yok." dediğinde arkadaşının "Yapma bu yaptığın çok yanlış." sözlerini duymamazlıktan gelmeyi istesede başaramadı. Masasına bıraktığı telefonun yanındaki çerçeveye kaydı gözleri. Annesiyle çekildiği resimde çok mutluydu. Şimdide mutlu hissediyordu. Belki yalancı bir mutluluktu belki kısa süreli ama içindeki ateşi söndürmeyecek ti. Ellerini cebine sokup duvar gibi dimdik durdu. "Biliyorum ama onu yanımda istiyorum." diye kararlı bir tonda konuştu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN ÇOK KİM YANDI? (ACI AŞK)
General FictionBeyza'nın kaderi çiçekten çiçeğe uçması gereken küçücük bir arının kanatlarına yazılmış. Küçük olduğuna bakmayın kendisi genç kızın hayatını temelinden sarsacak kadar büyük bir imzanın tek sahibi. Gelin görün ki şimdi bir peçetenin arasında cansız y...