Savaş telefonda yaptığı kısa konuşmadan sonra karısına dönüp "Beyza Uludağ olarak yarın ilk misafirlerimizi ağlamaya hazırmısın?" diye sorduğunda aslında bu bir soru değil bilgilendirme idi. Yüzünde ki ifade ise hiçte memnun olmuşa benzemiyordu. Gelen telefondan hoşnut olmasada eline geçen fırsatı değerlendirmek istedi. Amacı misafir ağırlamak değildi. Mümkün olsa bir bardak su bile vermezdi. Gel gör ki bir zamanlar babasıyla evli olan kadını yok saymayı başaramıyordu. Saniyeler içinde krizi şansa çevirmenin yolunu bulup karısının evin hanımı olduğunu kabullenmesi… istediği kararı özgürce alabilmesi yönünde kullanmaya karar verdi. Bunun için de "Yarın akşam yemeklerle ilgilenmeni istiyorum." sözleriyle düşüncelerine yol açtı.
Genç kız hala eve kendini yabancı hissediyordu. Bugün ilk defa bir adım atmış mutfakta yemek yapmıştı. Yapmıştı yapmasına ama Savaş sayesindede eli ayağına dolaşmıştı. Hala dudaklarının değdiği yerlerin yandığını hissedebiliyordu. Allahtan ikinci girişimi elindeki bıçağın düşürmesiyle gerçekleşemedi. Yoksa pelte gibi yere yığılması an meselesiydi. Aklı bu kadar karışık duygularla boğuşurken birde misafir meselesinin çıkması iyiden iyiye gerilmesine neden oldu. Öyleki evin hanımı gibi davranıp misafir ağırlamak korkutucu bir habere verdiği tepkiyle eş değerdi. Uzun süredir aynı evde yaşıyorlardı Oktay dışında kimsenin geldiğini görmemişti. "Misafir mi? Yemek mi? " diye tekrarladığında yanlış anladığını ummaktan başka bir yol bulamadı.
"Evet yarın ilk misafirlerimiz geliyor."
"Peki sana yakın mı gelenler?" dediğinde misafirlerin önemini öğrenmeye çalışıyordu.
"Aslında yakın gibi ama uzak tanıdıklarda diye biliriz." diye kendisi için hiçbir şey ifade etmediklerini bilmesini istedi.
Kuşkulu bakışları kızmış bir ifadeye eşlik ederken "Karar ver yakın mı? Uzak mı?" diye sordu.
Genc adamın yüzündeki bezginlik sesinede yansırken "Babamın annemden sonra evlendiği kadın ve kızı geliyor." yanıtını verdi.
"Üvey annenle kızı mı geliyor?" dediğinde daha önce varlıklarını bilmediği insanlarla karşılaşacak olmanın şokunu yaşıyordu.
"Kokma insan yemezler." Dediğinde iç sesi 'Yemezler ama parçalamaya bayılırlar.' diye geçirdi.
Beyza gerginliğini gizlemek için "Şanslıyım desene. Yemeklerle idare edecekler." diye şakaya vurdu.
"Sen yinede işi şansa bırakma az pişmiş eti de hazırda beklet."
"İstersen pişirmeden servis yapayım." diye dalga geçtiğinde ortamdaki negatif elektrikte azalır gibi oldu. Yüzüne yerleştirdiği alaycı ifade ile düşünür gibi yaptı ve ekledi. "Acaba kristal bardaklarımı çıkarsam! Gümüşleri de parlatmak gerekebilir. Hangı yemek takımı uygun olur karar veremedim." diye işi iyiden iyiye dalgaya vurdu.
Savaş karısını dinlerken olumsuz bütün düşünceler aklından uçup gitti. " Sen bilirsin hayatım. İstediğini seçebilirsin, istediğin yemeği yapabilirsin." diyerek eşlik etti.
Kulakları sadece hayatım kelimesine takılsada aklı başına geldiğinde kuşkuyla bakıp "Misafirlerine mantı açmamı beklemiyorsun herhalde." Deme gereğide hissetti.
Gözlerinin içi gülüyordu. "Kesinlikle olmaz mantıyı birtek benim için yapmanı istiyorum." oldu. Karısının elinin değdiği yemeği başka birisinin tatmasını istemiyordu. Çiftlerin ortak şarkılarını duymuştu, ama ortak yemekleri bir ilkti. "Sen aşçıya ne yapmasını istersen onları hazırlar." diye bilgilendirdi.
Esnemek için eli ağzına gittiğinde zaman ilerliyormuş gibi görünsede duvardaki saat bunun tam tersini gösteriyordu. En son baktığından beri sadece beş dakika geçmişti. İnadına zaman akmazken uyku gözünden akıyordu. Gıcıklık olsun diye mantıya sarımsağı o kadar basarsa olacağı buydu. Tek çare vardı sehpanın üzerindeki kumandayı aldı. Bir o kanal bir bu kanal derken kumandada kafayı yedi. Pilin bittiğini fark ettiğinde kalkıp televizyonu kapattı. Genç adam odaya çıkalı 40 dakikayı geçmişti. Uyuduğundan emin olmak istiyordu. Aldığı kararla 24.00 de kadar bekleyecekti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN ÇOK KİM YANDI? (ACI AŞK)
General FictionBeyza'nın kaderi çiçekten çiçeğe uçması gereken küçücük bir arının kanatlarına yazılmış. Küçük olduğuna bakmayın kendisi genç kızın hayatını temelinden sarsacak kadar büyük bir imzanın tek sahibi. Gelin görün ki şimdi bir peçetenin arasında cansız y...