Beyza'nın gözü ne gideni ne de geleni görüyordu. Kulaklarını sağır eden o sözleri tekrarlıyor ama bulunduğu yerin farkına varamıyordu. Hastamıydı. Hayır dedi. Hayır olamaz. Sedef denen ruhu zehirli kadın aklını kaçırmış olmalıydı. Savaş gibi sağlıklı birisinin hastalıktan uzaktan yakından ilgisi olamazdı. Ayakları bulunduğu yere uyum sağlayamıyor gibi sendeledi. Sanki yer ayaklarının altında kayıyordu. Düşeceğini sanıp tutunacak bir yer aradı ve o anda belini saran kolu hissetti. Kim olduğunu sorgulamasına gerek yoktu. Başını göğsüne koydu. Sevdiği kokuyu ciğerlerine çekti. Gözlerini açmaya korkuyordu. Gözlerine bakmaya korkuyordu… duyduklarıyla yüzleşmek o kadar zordu ki iliklerine kadar sarsıldı.
Bir süre ikiside öylece bekledi. Genç kız varlığından güç almak için. Savaş ise ilk defa kollarının arasına sığınan karısının sıcaklığından mahrum kalmamak için bekledi.
Beyza inanmakta güçlük çekiyordu. Sırtındaki elin hareketleri sakinleşmesine sağlarken "Seni iyi misin?" diyen sesini duydu. İyi miydi gerçekten. O yılanın söylediklerinden sonra iyi olabilir miydi?
İyi olacaktı sevdiği adamın iyi olduğunu öğrendiğinde. Bir anda aklı ya değilse diye oyun oynadı. Kalbi deli gibi atmaya başladı. Gözleri dolduğunda ağlamamak için kendini sıktı ve 'Allahım ne olursun duyduklarım doğru olmasın.' diye dua etti. Yaşadığı ikilemden kurtulması gerekiyordu. Tek sorun böyle önemli bir konuşmayı yapmak için doğru zaman değildi. Zaten sormaya da gücü yoktu. Gerçekliğinden korkuyordu. Çatallayan sesiyle "İyiyim.” dedi.
Savaş kollarının arasına sığınan karısının halinden hiç memnun değildi. Salonda bulunan Oktaya seslenip bir bardak su istedi. Yüzünü görebileceği kadar geriye çekildiğinde " Doktoru arayacağım. Hiç iyi görünmüyorsun." Dedi ve ekledi "Yüzün hayalet görmüş gibi." dediğinde kuşku ile etrafına bakıp "Sedef nerede?" diye sordu. Karısının durumundan emin olabilmek için köşedeki berjere oturttu.
Beyzada etrafa göz attı. Gerçekten nerdeydi. Bir tahmin yürütmeye çalıştı ama başaramadı. En sonunda da "Bilmiyorum." dedi. Kocasının kulağına götürdüğü telefona uzanıp aramayı sonlandırdı. " Abartma sadece başım döndü." diye karşı çıktı.
Kuşkulu bakışlarına ilave "Durup dururken mi?" diye sözleriyle de sorguladı. Görünürde olmayan Sedefin nerede olduğunu merak ederken dışarıdan gelen arabanın sesini duydu. Soran bakışlarını karısına çevirdi. Bir şeyler olmuştu ve fare gibi kaçmıştı. "Sana bir şey mi yaptı?" dediğinde emin olmak için gözleriyle vücudunu inceledi. Yeterli gelmemiş olacak ki kollarına ve omuzlarına dokunup bir iz yada kızarıklık varmı diye baktı.
Beyza maruz kaldığı ve aklının karışmasına neden olan dokunuşlardan kaçmak için geriye kaydı. "Saçmalama bana bir şey yapmadı." dedi. Konuştuklarını anlatmak yerine "Sözlerinden etkilenip içeri girmek istememiş ve gitmiş olmalı." diye varsayımda bulunduğunda neden kaçarcasına gittiğini kendide merak ediyordu.
Oktay elinde bir bardak suyla geldiğinde endişeliydi. Önce arkadaşına bakıp "İyi misin?" diye sorduğunda öfkeyle "İyiyim." sözlerini duydu. Bakışlarını sonradan solgun yüzüyle koltukta oturan Beyzayı gördü. "Neler oluyor "Sen iyi misin." diye sorduğunda yolunda gitmeyen birşeyler olduğu aşikardı.
Beyzanın genç adamın panik hali ve kocasına yönelttiği soru karşısında yüreğine Sedeften sonra ikinci kuşku tohumunu attı. Kendisine uzatılan bardaktan bir yudum su aldığında "İyiyim sadece başım döndü. Savaşın abartması." diyerek açıklama getirdi.
Melis'te yanlarına geldiğinde endişeliydi. Gözleri ilk annesini aradı ama Beyzanın başında endişeyle bekleyenleri gördüğünde "Sen iyi misin?" diye sordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN ÇOK KİM YANDI? (ACI AŞK)
General FictionBeyza'nın kaderi çiçekten çiçeğe uçması gereken küçücük bir arının kanatlarına yazılmış. Küçük olduğuna bakmayın kendisi genç kızın hayatını temelinden sarsacak kadar büyük bir imzanın tek sahibi. Gelin görün ki şimdi bir peçetenin arasında cansız y...