Kalbime iyi geliyorsun .

452 39 0
                                    


Savaş elindeki telefona baka kaldı. Bu kadının inadını kırmak mı yoksa daha da inatlaştırması gerektiğini bilemedi. Zira kendisi ile savaşması hoşuna gidiyordu. Mesajlar bölümüne girip "Sana yemin ederim bugün sesini duyacağım." Diye yazdı ve sonrada kahkahayı patlattı. Uzun süredir bu kadar eğlendiğini hatırlamıyordu. Sesini duymak istiyordu ama onunla yazışmak ve inatlaşmak da hoşuna gidiyordu. Biliyordu ki asıl savaşı genç kızla değil kendi içinde veriyordu. Neden şimdi diye sorduğunda verecek bir cevabı yoktu. Aslında cevap alacağı kimsede yoktu, yaradandan başka. Buz gibi bakan gözleri bir kaç gündür ışık saçıyordu ama farkında değildi. Ama kalbindeki artan ritmin farkındaydı. Derin derin nefes aldı. Aklı her ne kadar uzak dur desede ona doğru çekildiğini hissediyordu. Ve kendisine yabancı olan bu duygularla nasıl baş edeceğini bilmiyordu.

Masasının üzerindeki genc kızın resimlerini çekmeceye yerleştirirken kapısına tıklatan çalışanına "Gel." diye seslendi. 

Evin Belkıs'tan sonra en yetkili kişisi Sevim odanın kapısında durup "Savaş kahvaltı hazır." diye haber verdi. Yalnız olduklarında çalışanlar ismiyle seslenirken yanında biri olduğunda Savaş bey diye hitap ediyorlardı. Bu duruma uzun süredir alışkın olduğundan kendine yabancı gelmedi. Saate baktığında vaktin bu kadar çabuk geçmesine şaşırda da sebebini biliyordu. Beyza ile mesajlaşırken yada onu düşünürken zaman su gibi akıp gidiyordu. İşin kötü yanı artık bu bile kendisine yetmez olmuştu. İçinde bir yerlerde uyumakta olan çocuk uyanmış en sevdiği oyuncağını arar olmuştu. Maalesef o oyuncak bir derenin diğer ucundaydı ve yüzme bilmezken ona nasıl ulaşacağını da bilmiyordu.

Dakikalar içinde masanın baş köşesinde yerini aldığında karşısındaki bütün sandalyeler boştu. Yıllardır yalnız yemeye alışmış olması gerekiyordu fakat bir türlü alışamamıştı. Bazan Oktay geliyor birlikte maç izliyorlar gecede misafiri oluyordu. Ama çoğunlukla yalnızdı. Buda artık ağır gelmeye başladı. Yalnız büyümüştü ve yalnız ölecekti. Karşısındaki sandalyelere okadar dalmıştı ki başını çevirdiğinde yanındaki sandalyede bir an onu gördü. Kendisine gülümsüyordu. Yakında aklını kaçıracağına emindi. Daha birkaç gündür tanıdığı kız aklını resmen ele geçirmişti. Üstelik kızın hiç bir şeyden haberi yoktu. Bu halini görse kesin kendisi ile gurur duyardı. Sayesinde gülmeyen yüzü onu düşündükçe kendi kendine güler olmuştu. Ama durumundan habersiz düşüncelere daldığı bir an ne istediğine karar vermesini sağlayan Beyzanın karşısında gülen hayali oldu. Sanki yapbozun son parçasıydı ve yıllarca o parçayı aramış ve sonunda bulmuştu. Bulmuştu bulmasına fakat yapboz yılların verdiği etkiyle yıpranıp solmuştu. Bu düşüncelerle yemeğine son verdiğinde elinde tepsiyle Belkıs göründü. 50'in üzerinde, saçlarına beyazlar düşen orta boylu ve kırmızı yanakları içten gülüşüyle yaklaşıp "Günaydın Savaş" dedi. 

"Günaydın abla."

"Kahvaltın bitti mi?" 

"Bitti." dediğinde elindeki peçeteyi masanın üzerine bıraktı. Birbiri ardına devam eden bir günü daha yaşıyordu.

"O zaman hadi al ilacını."

Savaş tepsideki ilacı aldı ve tam ağzına atacakken " Bu yaşta bana çocuk gibi davranmasan." diye sitem etti. 

Belkıs, Savaşın bebekliğini bilirdi. Bir kere evlenmiş çocuğu olmayacağını öğrendiğinde kocasına haksızlık edeceğini düşünüp istemesede ayrılmıştı. Yalnızlığına ve çocuk özlemine son vermek için bütün sevgisini genç adama yönettiğine hiç pişmanlık yaşamadı. Aralarında o kadar güzel bir bağ vardı ki, Savaşı üzen her şey kendisini yıkar, mutlu eden her şeyle uçar olmuşdu. Duyduğuyla yalancıktan kaşlarını indirip "Duyanda sen büyürken ben küçülüyorum sanacak küçük bey." diye takıldı. 

EN ÇOK KİM YANDI? (ACI AŞK) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin