Savaş sabah gözlerini açtığında kendini şanslı hissetmesini sağlayan güzellikle burun buruna geldi. Öyle güzel uyuyordu ki kolunu başının altına koyup gözünü kırpmadan seyre daldı. Sayesinde gece birkaç kere uyanmıştı. Deli yatmak diye bir şeyler duymuştu. Uyanmasının sebeplerinden biri yüzüne çarpan elden kaynaklanıyordu. Bir diğeri de dizinin üzerine bacağını atmıştı. Şimdi de resmen yorgana ahtapot gibi sarılıp uyuyordu. Normalde yorganını kıskanmak gibi bir huyu yoktu. Taki şu ana kadar... o yorganın yerinde olmak için herşeyini verirdi. Yinede buna şükür dedi.
Yüzü daha ne kadar gülecek Beyza'nın yanında ne kadar kalmasına izin verecekti azrail. Belki dedi içinden belki hastalığı yenerim. 'Eğer öyle bir umut varsa Allahım kurtar beni bu hastalıktan.' diye içten içe yalvardı. Garip olan ilk defa bunun için dua ediyordu. Allaha innanmammasından kaynaklanmıyordu. Haşa Allaha inancı tamamdı. Bir zamanlar yaşamak için savaşmaya değer bir şeyin olduğuna innamadığındandı.
Küçük bir arı sadece Beyza ve annesinin kaderini değiştirmemişdi. Allaha şükür küçük arı kendi kaderini de değiştirmiş Beyzayı bulmasına neden olmuştu. İlk defa kaderin yüzüne güldüğünü düşünüyordu.. Kimbilir giderayak bir kıyak yapmak istemişti.
Kıpırdanan karısıyla düşünceleri yine ona yöneldi. Kalbinin ritmi gördüğü şeyle bir tık daha arttı. Daha önce hiç bu şekilde kafasını karıştıran biri karşısına çıkmamıştı. Bir yabancı gibi hayranlıkla yanında yatan güzelliğe baktı.
Elini uzatsa ipek saçlarına dokunacak kadar yakındı. Aralarında 30 cm bile yokken kilometrelerce uzakta hissetmesine neden olan durumları yok sayamadı. Bir söz vermişti ve sözünü tutmaktan başka çaresi yoktu. Yaşadığı ikilem ile eli havada kaldı. Dokunmaya cesareti yoktu. Oysa teninin sıcaklığını hissetmek dünyalara değerdi. Üstelik bu hakka sahipti de sonuçta karısıydı. Sonuçta ona aitti. Gözlerini kapatıp bir süre öylece kaldı. Kendi kendine yaptığı işkenceye son vermek için yataktan kalkıp banyoya gitmekten başka bir yol bulamadı.
Savaş için saatler hızla ilerlerken Beyza için zaman kavramını yitirmiş geçmek bilmiyordu. Eğer işi hallolsaydı herşey daha kolay olabilirdi. Kendini işe yaramaz hissettiği bir an televizyon izlemeye karar verdi. Kanalları dolanırken bir görüntü dikkatini çekti. Önce gözlerini kıstı sonrasında yerinden hızla kalkıp odadan çıktı.
Genç adam normalde mutfak tarafına fazla geçmezdi. Belkısa birkaç şey sormayı düşünürken kulağına gelen sesler yolunda gitmeyen bir şeylerin habercisi gibiydi. Yaklaştıkça sesler artıyordu. Ama sadece bir sesin varlığı dikkatini ve merakını çekti. Açık olan mutfak kapısında durdu. Herkes birşeyler söylüyor seslerini duyurabilmek için neredeyse bağırıyorlardı. Anlam veremediği tartışmayı son vermek için sesini yükseltip "Neler oluyor buda." diye sorduğunda bıçak kadar keskin di sesi.
Mutfakta bulunanlar şaşkın ve tedirgindi bir kişi dışında. Cevap beklercesine bakışlarını doğrultan kocasını görmezden geldi. Tepkisine günden güne alıştığı için mi yoksa çalışanı olmadığı için mi hiç oralı olmadı. Yaptığı işe geri döndüğünde onun tarafından göz hapsine alındığından emindi. Görmesine gerek yoktu. Nasıl oluyorsa bakışlarını kendisine yöneldiğini hissediyordu.
Patronunun öfkesini gören Sevim hemen ortamı yumuşatmak adına "Savaş ne kadar olmaz dediysek bizi dinlemiyor." Dediğinde genç adamın bakışları anlamakta zorluk çektiğini açıkça ortaya koyuyordu. Beyza Sevimin sözünü kesip "Bu evde bende yaşıyorsan istediğimi yaparım." Cevabını verdi ve kenardan izleyen ve açıkça gülümseyen Belkısla göz göze geldi. Haline bakılırsa gördükleriyle keyfi yerindeydi.
Sevimde açıkça olmasada Belkıs kadar seviyordu evin hanımını. "Senin yorulmanı istemiyoruz bize söylemen yeterli." diyerek aşçıyla olan durumu yumuşatmaya çalıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN ÇOK KİM YANDI? (ACI AŞK)
General FictionBeyza'nın kaderi çiçekten çiçeğe uçması gereken küçücük bir arının kanatlarına yazılmış. Küçük olduğuna bakmayın kendisi genç kızın hayatını temelinden sarsacak kadar büyük bir imzanın tek sahibi. Gelin görün ki şimdi bir peçetenin arasında cansız y...