Sahil kenarında yedikleri yemekten sonra biraz yürüyüp eve geldiklerinde saat epey geç olmuştu.
Savaş karısına hazırlanması için zaman tanırken kendiside çalışma odasında oyalanıyordu. Birkaç gündür kendini yorgun hissediyordu ama bugün ekstra bir halsizlik vardı üzerinde. Bir an önce odaya çıkıp ılık bir duşla kendine gelme düşüncesinde idi.
Odasına çıkma zamanının geldiğini düşünerek hareketlendi. Uzun süredir kendini bu kadar huzurlu ve mutlu hissetmemişdi. Belkide birlikte geçirdikleri en sakin günü yaşımıştı. Ne igneli bir söz nede hırçın bakışların hedefi olmuştu. Galiba sonunda bana alışmaya başlıyor diye umut etti. Aslında alışan bir tek o değildi. Kendisi de fazlasıyla alışmış onsuz bir gün bile ayrı geçirmeyi düşünemez olmuştu.
Elinden geldigi kadar gürültü yapmamaya özen gösterip kapıyı araladığında karanlık oda kendisini karşılarken karısı bir iyi geceleri çok görmüştü. Yorgun bedenini yatağa atmak için zaman kaybetmeden banyoya girdi.
Beyza gözlerini gecenin 2 sinde genç adamın sesiyle açtı. Neler olduğunu anlamaya çalışırken önce odaya göz attı. Hala yatağında olduğunu gördüğünde bir süre hareket varmı diye bekledi. Yatağın içinde kıpırdanmaları gördüğünde hala uyuduğunu fark etti. Yerinden parmak uçlarında kalktı ve uyanmasın diye en uzak ve en az yanan lambayı yakıp neler olduğunu anlamaya çalıştı.
Sayıklıyordu ve alnında ter damlacıkları birikmişti. İçi sızladı. Acı çeken bir hali vardı. "Anne uyan." diyordu. Yüksek ihtimal annesinin öldürüldüğü geceyi görüyordu.
İşkencesine son vermek için "Savaş" diye seslendi. Hala sayıkladığını görünce yaklaştı ve "Savaş uyan." diye bir kez daha tekrarladı.
Sesini duyduğu yoktu sürekli olarak "Anne uyan." diyordu. Diyorduda seslenmesine rağmen niye uyanmıyordu. Yine cevap alamamıştı. Bu sefer koluna uzanıp dürttü. Ne kadar derin uyuyorsa gördüğü kabustan uyandırmayı başaramadı. İyice panik olmuştu. Yanına diz çöktü ve elini koluna koyup uyandırması için dokundu. Bir anda eli ateşe değmiş gibi çektiğinde göz bebekleri korkuyla büyüdü. Kalbi bir anda deli gibi atmaya başladı. Uyanması için seslenişlerinin boşunaydı... kolay kolay uyanamayacaktı. Eli direk alnına gitti… emin olmak için.
Ateşinin yüksekliğiyle korktu. Uyandırmaktan daha önemli birşey varsa ateşinin düşmesiydi.
Hızla yerinden kalktı banyoda bir havluyu ıslatıp geri döndü ve genç adamın alnına koydu.
Soğuk havlu alnına değdiğinde bile gözleri açılmamıştı. Üzerindeki pikeyi çekip aldı ve banyoya gidip dolaptan bir kaç havluyu daha ıslattı ve bu sefer eklem bölgelerine yerleştirdi. Bir kaba doldurduğu suya bezi ıslatıp yüzüne sürdüğünde gözlerinin aralandığını gördü. Azda olsa "Beyza" diye seslendiğinde şuurunun açıldığını anlayıp rahatladı. Üzerindeki atlete kaydı gözleri, terden sırılsıklam olmuştu. Eli direk atlete gitti. Çıkartmaları gerekiyordu.
Gözlerini açtığında Beyzayı karşısında görmesinin şokunu yaşarken bütün bedeni ağrıdan sızlıyordu. Alnındaki bezi algıladığında ise yolunda gitmeyen bir şeylerin olduğunun. Bu gün o gün olmamalıydı. Karısından elinden geldiği kadar durumunu saklamalıydı. Üzerindeki atleti çekiştirdiğini gördüğünde ne yapmaya çalıştığını anlayıp gücünün elverdiği kadarıyla doğrularak kollarını kaldırdı... çıkarması için.
Beyza ateşinin hala yüksek olduğunu fark ettiğinde en başta yapılması gerekeni uygulamak için "Hadi kalk." dedi.
Savaş söz dinleyen bir çocuk gibi itaat ediyordu ama ayakta durmakta zorlanınca ağırlığını bir kısmını istemeden karısına verdiğinde sendelediler. Allah'tan çabuk toplandılar yoksa ikiside yeri boylayacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN ÇOK KİM YANDI? (ACI AŞK)
General FictionBeyza'nın kaderi çiçekten çiçeğe uçması gereken küçücük bir arının kanatlarına yazılmış. Küçük olduğuna bakmayın kendisi genç kızın hayatını temelinden sarsacak kadar büyük bir imzanın tek sahibi. Gelin görün ki şimdi bir peçetenin arasında cansız y...