Benimle oynama artık kader oyuncağın değilim.

138 19 2
                                    

Melek hanım gece boyunca dönüp durmuş bedeni uykuya sonunda esir olmuştu. Gel gör ki sabahın ilk ışıklarında acı bir çığlıkla gözlerini açtı. Korkuyla yataktan nasıl fırladı kızının odasına nasıl koştu farkında değildi. Anne yüreği yavrusu için yanarken kapıyı açtığında ne ile karşılaşacağını bilmeden içeri daldı. Olanları günlerce sessizlik içinde izlemiş elinden geldiği kadar da destek olmaya çalışmıştı. Başarılı olduğu söylenemezdi. Ne yarasına merhem nede akıttığı yaşlara mendil olabiliyordu. Gözünün önünde günden güne eriyordu. Üstelik tek acı çeken  kızı değildi. Damadı da kızı kadar kötü durumdaydı. Kim bilir belkide daha fazla. İnsan hem hastalıkla savaşıp hemde kendisini terk eden eşi için acı çekerken ne kadar  güçlü kalabilirdi.

Yavaş adımlarla yaklaştı ve yatağa uzanıp kızını sıkıca sardı. Küçükkende geceleri korktuğunda kolları arasına alır minik kalbi normal ritmine gelenekadar bırakmazdı. Zor günler yaşamışlardı ve birbirlerini hiç bırakmamışlardı. Kızı şimdi büyümüş aşk acısı çekiyordu. Gözünde hala büyümeyen kuzusuyla dakikalarca öylece kaldı. 

Yorgun düşen Beyza annesinin dizlerine başını koyduğunda isyanı içini yakıyordu. Sessiz feryatlarına bir yenisini ekliyor dolan gözlerinin akmaması için dua ediyordu. 'Benimle oynama artık kader oyuncağın değilim. Yoruldum gidenin arkasından ağlamaktan. Yoruldum hasretiyle geceyi sabaha bağlanmaktan. Her yerde varlığını hissedip yokluğuyla savaşmaktan.' diye içten içe isyandaydı.

Saatler ilerliyor sabahın sessizliğine annesi yatağın üzerinde kendisine eşlik ediyordu. Huzur annenin dizleri diyenler haklıydı. Zor zamanlarında en güzel olan belkide saçlarında gezinen parmaklardı. Sakinleşen bedenine karşı beyin hücreleri artık isyan edecek duruma gelmişti. Öyleki günlerdir sabaha kadar oturuyor akşama kadar başını yastıktan kaldırmıyordu. Doğru düzgün yemek yemiyor annesinin ısrarıyla boğazından bir kaç lokma zor geçiyordu. Başucundaki saatte olmasa zaman kavramını tamamen yitirecekti. Allah şahittir bu duruma gelmemek için uzun süre direnmişti. Şimdi en büyük  sınavı kalbine girip çıkmamak için direnen adama karşı değil bizzat kendisine veriyordu. Gözleri biriken yaştan yanıyordu ama isyan eder gibi tek damla akmıyordu. En son kocasını kapının diğer tarafında bıraktığında özgür bırakmıştı. Şimdiyse annesini üzmemek için kendini bir aşkın acizliğine kaptırdığını inkar etmek için tutuyordu. Tutuyordu ama annesinin yıllar önce kendisini tuttuğu anları hatırladıkça acısı katlanıyor gözyaşları yüreğine akıyordu. Dünyaya kadınlar acı çekmek için mi gelmişti. Boğulduğunu duvarların üzerine üzerine geldiğini hissediyordu. Değersizlik damarlarına bir zehir gibi yayılırken acısının kahramanı aklına geldiği an kalbi deli gibi atıyor oradan oraya savrulan ürkek bir serçe gibi bedenine hükmediyordu. Öfkenin kendisine önderlik etmesi gerekirken yüreği özlemine yeniliyor duygularının önüne geçemiyordu. Eğilmez inadı bile aklına hükmedemiyordu. Acizliğine kızmaktan başka elinden bir şey gelmiyordu. İç savaşı sonunda annesinin "Kendini sıkma ağla kuzum. Ağla içindeki acıyı biraz söndürsün." sözleriyle şaha kalktı. Bir damla iki damla derken biriktirdiği acıda "Anne gözyaşıyla geçecek olsaydı hiç durmadan ağlardım." sözleriyle ortaya çıktı.

"Geçmeyecek yavrum kısa sürede olsa içinde yanan ateşi söndürecek."

Saçlarının arasında dolaşan parmakların etkisinden midir günlerdir diline vurduğu mührü sonunda kırıp "Aramızdaki her şey bitti anne. Ben bittim. Onu kaybettim benden geriye hiçbirşey kalmadı." İtirafında bulundu.

Aşk aşısı çeken iki yüreğe taraf olmaktansa gözlerindeki perdenin kalkmasını daha doğru buldu ve "Elini kalbinin üzerine koy hala atıyorsa biten birşey yok  demektir." diyerek yolunu bulması için bir ışık yaktı.

"Git dedim, bir daha gelme yüzünü görmek istemiyorum dedim."

"Çok öfkeliydin kendini kandırılmış hissediyordun."

EN ÇOK KİM YANDI? (ACI AŞK) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin