Araba evin önüne park ettiğinde Beyza koşarak annesine sarıldı. Omuzlarından büyük bir yükün kalktığını hissediyordu. Artık evine dönebilecek bu her yeri kalite ve lüks olan ama yuva sıcaklığı olmayan evden kurtulacaktı. Kollarını annesinin boynundan çekerken bakışlarından kendisine kırgın olup olmadığını anlamaya çalıştı. Her ne kadar evliliğinin kısa süreli ve gerçek olmadığını söylesede kendisini gelinlikle görmeyi istediği en önemli gününden mahrum etmişti. Bununda elbet bir cezası olacaktı. Suçlu bir ifadeyle annesinin gözlerine baktı.
Göz temasını ikiside bozmadan birbirlerini sorgularken Savaş bu duygusal anı bozup bozmamak arasında kaldı. Yaşanan ve daha sonra yaşanacaklar dan dolayı Beyzayı biraz olsun uzaklaştırmak için yanlarına gidip kayınvalidesine "Lütfen önden buyurun." diyerek içeri davet etti.
Melek hanım sorgulayan ifadesini kızının üzerinden çekip tamam dercesine basını salladı ve kendisine gösterilen kapıdan içeri girdi. Aynı anda arkasında hareketlenen Beyza Allahım yardım et diyerek içeriye doğru adım attığında içi içini yiyordu. Annesinin peşinden yürüdüğü an gözleri Savaşa kaydı. Neden bilinmez yüzündeki ifade kendisini rahatsız ediyordu. Ama bulunduğu durumda ne sormaya nede tartışmaya cesareti vardı. Tek isteği bir an önce bu hale nasıl geldiklerini açıklamaktı. Tabi önceden anlattıkların tekrarı olacaktı.
Salona geçtiklerinde Savaş tekrar kayınvalidesine hoş geldiniz dedi ve gerginlik içinde oturdular. Akıllarından geçen olumsuz düşünceleri belli etmemeye çalışıp kontrollü olmak için özel bir çaba harcasalar da başarılı oldukları söylenemezdi.
Melek hanım biliyordu ki muhatabı damadı değil bizzat kızıydı. Bakışlarında öfke ve kırıklığın izlerini taşırken "Beni gerçekten hayal kırıklığına uğrattın." diye duygularını ifade etti.
Beyza kime ne diye bilirdi ki yaptığı hatanın bilincinde idi. Sonuçta Savaş alnına silah dayamamıştı. "Ne desen haklısın. Kendimi savunacak değilim." diyerek annesinin sözleri karşısında suçunu kabul etti.
Melek hanım "Herşeyi bilmek istiyorum." dediğinde Savaş anne kızı yalnız bırakmanın doğru olacağına inanıp izin isteyerek yanlarından ayrıldı.
Genç kız "Tamam." dedi ve düşerken Savaşın kendisini kurtardığını ve yanındaki adamların yanlış anlamaması için karısı olduğunu yalanını bir kez daha anlatmaya başladı.
Annesi oturduğundan beri soru üzerine sorular soruyor hepsine daha önce anlattıklarının aynısı cevaplar veriyordu. Kendisi sorguya çekilirken Savaş ortalıktan kaybolup bir kez daha bütün yükü tek başına sırtlamasına neden olmuştu. Sırf bunun için bile eline geçse parçalardı. Bir anda aklına annesinin kim bilir gelene kadar Savaşın ağzından neler almış ve oda neler anlatmış olacağı geçti. Bu düşüncelerle annesine daha dikkatli baktı. Yüzü gülmüyor ve bazen bakışlarını sorgu memurları gibi üzerinden ayırmıyordu. Biliyordu yaptıklarının cezası hafif olmayacaktı. Yinede yabancısı olduğu bu yerden kurtulduğunda her cezaya razı gelecekti.
Uzun bir süreden sonra yanlarına Savaşta gelmiş yemeğin hazır olduğunun haberini veriyordu. Beyza sakin kalmaya çalışıp "Gerek yok biz eve dönüyoruz." diye yemek davetini ret etti. Annesine dönüp "Hadi çıkalım." diye söylediğinde ayağa kalkmıştı bile.
Melek hanım önce damadına sonrada kızına baktı. Eğer eve kızıyla birlikte dönerse belkide mutluluğu elinin tersiyle itmesine neden olacaktı. Bir karar vermesi gerekiyordu. İçinden geleni yapıp "Ben buraya seni görmek ve onu tanımak için geldim. Bir yere gitmeye niyetim yok. Ayrıcada çok acıktım." diye karşı çıktı.
Duyduklarına bir anlam vermeye çalışıyordu. Geri geri gidip güç alabileceği bir yer aradı. Sırtını duvara çarptığında "Ne demek bir yere gitmeye niyetim yok."
Melek hanım otoriter bir ses tonuyla "Birlikte burada yaşamaya karar verdim." diye bir kez daha açıklık getirdi.
"Bu şaka demi? Bir yabancıyla bu evde kalmamızı istemiyorsun..."
"Sence ordan şaka yapar gibi bir halim mi var. Ayrıca yabancı dediğin adamla evlisin."
"Bu evliliğin gerçek olmadığını daha kaç kere söylemeliyim."
"Evet söyledin ama bunu sen ben ve o biliyor." diyerek genç adamı gösterdi.
"Hayatta olmaz daha fazla bu çatı altında kalmak istemiyorum."
"Neden kalamaz mışsın?"
"Bizim zaten bir evimiz var."
Melek hanım kızının karşısına geçip genzini temizledi. "Beni bu kararı almaya sen mecbur bıraktın." diyerek kararlı olduğunu göstermek istedi.
"Yaptığım hatanın cezası bu kadar ağır olmamalı. Hem onun hayatını altüst etmeye hakkımız yok." Dediğinde eliyle Savaşı gösterip kendisine destek olmasını istedi.
Söz sırasının kendine geldiğini gördüğünde kayınvalidesinin desteğini arkasına alıp "Bencede en doğrusu burada kalmanız. Sonuçta gazeteciler burdan sonra orayı mesken alacak." diyerek kendince yorumda bulundu.
Melek hanım önce damadına daha sonrada kızına bakıp "Evlendiğini herkes duydu. Dayın eğer gerçeği öğrenir ve bana laf getirecek bir şey yaparsan seni asla affetmem. Benim bugün evlendi yarın boşanıyor diyenlere verecek bir cevabım yok. Bunun için bir süre bu evliliği gerçek gibi devam ettireceksiniz." dedi ve Savaşa bakıp sesini yükselterek "Duydunmu damat bey?" diye söylendiğinde ikisi arasında gizliden verilmiş desteği kabullenmis oldu.
"Sizi çok net duydum efendim." dediğinde durumundan fazlasıyla memnundu.
Üçü arasında tek memnun olmayan Beyza annesinin sözleri ile yer yarılıpta içine girmekten başka bir şey istemiyordu. Bu nasıl olmustu. Güya annesi gelmeden boşanacak ve hiç bir şey olmamış gibi hayatına devam edecekti. Verdiği bütün savaşı kaybetmenin yıkımıyla omuzları düştü. Karşısındaki kişi genç adam olsaydı elinden geleni yapar son nefesine kadar direnirdi. Ama annesi ile bunu yapması mümkün değildi. Küçücük bir arı içinde kocaman bir korku yumağı bırakmıştı. O günden sonra söylediği her sözü emir kabul ediyordu. Bilinçaltının verdiği gerginlik yüzüne de yansıdı. Bu şekilde yenilmeyi ret etti. Karsı çıkamasada ikna edebileceğine inanmayı seçti. "Benim tüm eşyalarım evde. Hem iş yerine orası daha yakın. Zaten bir kaç gün içinde gazetecilerde pes etmek zorunda kalacak."
Kızının çırpınısları karşısında sözün bittiğinin farkındaydı. Genç bir anneydi fakat yaşadıkları bedeninden çok ruhunu etkisi altına almıştı. Beyzanın babasını çok sevmiş ve evlenmişlerdi. O zamanlar kocasını her sözüne kanıp ailesini ret etmişti. Damadı denecek kişiyi iyice tanımak ve kızını sevip sevmediğini gözleriyle görmek istedi. Bununda tek yolu yakınında olmaktan kaynaklanıyordu. Kızının mutluluğunu istiyordu. Korkuyordu kaderinin aynısını kızınında çekmesinden. Zaten yıllardır kendisiyle birlikte yavrusuna da çektirmiyor muydu.. Bari bundan sonra mutlu olsun diyeydi bütün cabası…
Haytının bundan sonrasında söz sahibi olamamak genç kızın sinirlerini bozuyordu. Öfkesini atabileceği tek kişi karşında durmuş zaferinin tadını çıkarıyordu. Şimdi fark ediyordu... havaalanına inatla götürmek istememesinin nedenini.
Gözü annesine kaydı. İfadesinden geri adım atmayacağını gördüğünde kendini dışarı atmak için büyük bir istekle duydu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN ÇOK KİM YANDI? (ACI AŞK)
General FictionBeyza'nın kaderi çiçekten çiçeğe uçması gereken küçücük bir arının kanatlarına yazılmış. Küçük olduğuna bakmayın kendisi genç kızın hayatını temelinden sarsacak kadar büyük bir imzanın tek sahibi. Gelin görün ki şimdi bir peçetenin arasında cansız y...