Sabah kahvaltı masasında bütün lokmalar boğazından geçmemek için inat edince bir şey yemeden kalkmıştı. Şimdi ise karşısındaki boş sandalye iştahının kapanmasına en büyük nedendi. İçten içe 'Yemeğini yemiş midir?' diye sorgularken gözleri yanında oturan genç adama kaydı. Hala olanlara inamakta güçlük çekiyordu. Kader mi yoksa aptallığımı neden olmuştu bu duruma gelmelerine. Şimdi koca evde sadece ikisi kalacaktı ve annesinin sık sık Belkıs yada Sevim ile yaptıkları sohbetler her anlarının gözetim altında tutulacağının habercisi gibiydi. Tıpkı şu anda olduğu gibi. Sürekli iyi geçinen birbirini seven bir çift gibi olmaları yetmiyormuş gibi kalbi ve aklı daha fazlasını ister olmuştu. Aklı o kadar karışıktı ki keşke hep kavga etsek o zaman ortada korkacak bir durumda olmazdı diye medet umdu gelecekten.
Düşünceler arasında boğuşurken bilinçsizce masanın altında alyansını çevirip duruyordu. Yaptığının farkına vardığında parmağına yüzüğü taktığında kalbinin mühürlendiğini yeni yeni kabullenmek zorunda kaldı. Son birkaç gündür bir çıkar yol arasada yolun sonu hep Savaşa çıkıyordu. Neyseki düşüncelerini dağıtan Sevim oldu.
Saniyeler içinde öndeki yemeğe yemek kendisine bakıyordu. Mantar çorbasını oldum olası sevmemişti. Eline aldığı kaşık havada kaldı. Ama yemeği beğenmemek gibi bir lüksü yoktu. İştahı kaçsada karnı resmen zil çalıyordu.
Karısını fark ettirmeden göz hapsinde tutan Savaş öne doğru eğilerek "Sevmediysen kendini zorlama." dediğinde Beyza kapının yanında bekleyen Sevimin kendilerini izlediğini hissedip geri çekildi. Utancından yerin dibine girmek üzereydi. Bir ara havasız kaldığını bile düşündü. Kendini toparlayınca ancak tepki vermeyi başarabildi. "Ben bu çorbayı çok severim."
Ama Savaş için bu cevap yeterli değildi. Bir işaretle önündeki tabak saniyeler içinde alınırken Beyza genç adamla göz göze geldi.
Savaş karısını gözlerindeki hüznü silmek ve değişik birşeyler yapmak istedi. İtiraz etmesine fırsat vermeden yerinden kalktı ve "Hadi kalk dışarı çıkıyoruz." dedi.
Beyza genç adamın aklından ne geçtiğini anlamak için gözlerinin içine bir süre baktı. Birşeyler yemezse birazdan bayılacaktı. Yemekle arası pek olmasada aç kalınca kan şekeri düşüyor sonu hiç iyi olmuyordu. Ama bunu ona söylemeyi ret etti "Dışarı mı? Ama o kadar hazırlık yapmışlar." diye itiraz ettiğinde ayağa kalktı ve o anda dengesini kaybetti. Öğlende yemeğe inmemiş hatta bütün gün odadan çıkmamıştı. Masadan sıkı sıkı tutundu ve normale dönene kadar bir kaç saniye bekledi.
Savaş kararlı bir duruş sergiledi. İtiraz etmesine fırsat vermek istemediğinden "Havalar soğumadan seni götürmek istediğim bir yer var." dedi.
Beyza nereye gideceklerini bilmediği için üzerindeki kıyafetin doğruluğundan emin olamadı. "Üzerimi değiştirmek istiyorum. Biraz bekleyebilir misin?" diye sordu.
"Bence hiç gerek yok. Üzerindekiler sana çok yakışmış."
Genç kız duyduklarından sonra bir Savaşa bir kendine baktı. Krem rengi salaş bir bluz ve altında siyah taytı vardı. "Uygun olmayabilir diye söylemiştim." diye açıklık getirdi.
Savaş bakışlarını karısının üzerinde alamazken "Bence bu halinle inanılmaz güzel görünüyorsun." dediğinde yanaklarında oluşan pembeliğe hayranlığı arttı ve ekledi. "Sanırım senin yanına yakışmayan benim." diyerek beş dakika izin isteyip odasına gittiğinde arkasında ağzı açık bir Beyza birde Sevim bıraktığından habersizdi.
Askıların arasında ne giysem diye düşünürken amacı karısını biraz olsun şaşırtmakdı. Elindeki askıları yatağın üzerine bıraktı ve hızla üzerindekileri çıkarttı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN ÇOK KİM YANDI? (ACI AŞK)
General FictionBeyza'nın kaderi çiçekten çiçeğe uçması gereken küçücük bir arının kanatlarına yazılmış. Küçük olduğuna bakmayın kendisi genç kızın hayatını temelinden sarsacak kadar büyük bir imzanın tek sahibi. Gelin görün ki şimdi bir peçetenin arasında cansız y...