Melek hanımı Savaş almak istedi. Dün arayıpta geleceğini haber verdiğinde içine düşen korkuyla sabahı zor etti. Belkide aynı çatı altında bu son geceleri idi. Bu nedenle güzel karısını izleyerek uykuyu kendine haram etti. Ne gariptir ki geceleri huzur içinde uyuyan karısıyla zamanını değerlendirirken gündüzleri didişerek geçiyordu. Yinede halindenden şikayetçi değildi. Şimdiye kadar oturup normal insanlar gibi sohbetleri olmamıştı. Bir ay önceki sıkıcı hayatını düşününce karısıyla her günü dolu doluydu. Birde bu kadar inatçı olmasaydı...
Daha kavuşalı iki gün bile olmamıştı. Kararlıydı yanında kalması için elinden geleni yapacaktı. Bunun içinde kayınvalidesini almaya tek başına gitmeliydi.
Tam kapıdan çıkıyordu ki Beyza "Bende geleceğim." diye inat ettiğinde sakin kalabilmek için ciğerlerini havayla doldurup geri verdi. Yanında gelmesini nasıl engelleyeceğini düşündü. "Bu konuyu yeterince konuşmadık mı?" diye kararlı bir duruş sergiledi.
"Sen konuştun."
"Haklısın ben konuştum sende kafa salladın." Dediğinde kendini aptal yerine koyan karısına doğru yürüdü. Demek işine gelmediğinde susuyordu. Bu huyunu dikkate alması gerektiğini kendine hatırlatıp "Bu mümkün değil. " diye son sözünü söyledi.
Kollarını göğsünde birleştirip "Nedenmiş o." diyen karısına "Ne ne den?" diyerek dikkatini dağıtmak istedi.
"Neden bende gelemiyorum?"
Savaş bahçe girişini gösterip "Dışarı gazeteci kaynıyor. Peşimize takılıp annenin etrafını sarıp soru sormalarını mı istersin?" diye ihtimalleri göz ardı etmemesini sağlamaya çalıştı.
"Görünmeden çıkarız."
Bu sabrına belkide son darbeydi. "Bana bak seni çanta gibi sürekli yanımda gezdiremem. Eğer benimle gelirsen yemin ederim arabayı kapının önüne durdurur birde seni görmeleri için arabada olduğunu söylerim."
Beyza sorgular gibi baktı. Yaparmı diye ihtimalleri gözden geçirdiğinde çekimser kaldı. Evlendiği adan en az kendi kadar dediğim dedik biriydi. Yinede "Ciddi olamazsın!" diye söylendi.
Savaş sözlerine karşı arabanın kapısını açıp "Geliyor musun?" diye meydan okudu.
İçinden bir ses bin desede annesini daha fazla huzursuz etmemek için geri adım atmak zorunda kaldı. Gözleri ateş saçarken genç adama bakıp "Domuz." diye söylendiğinde ayağının birini yere sertçe vurdu.
İnadına karşı geldiğini bildiği için söylediğini görmemezlikten geldi. Misilleme sırası kendisine geçtiğinde "Beni arabaya kadar uğurlaman ne güzel. Sen şimdi öpüp göndermekte istersin. " diye takıldığında bir adım attı karısına doğru.
Beyza üstüne gelen adama karşı geri adım atıp "Rüyanda görürsün." diye tepki gösterdi.
Savaş bu lafın altında kalacak değil ya "Seni tanıdığımdan beri her gece görüyorum zaten." sözleriyle karısına gülümseyip göz kırptı ve şoför bölümüne oturdu. Karısı evden çıkmasını geciktirmiş olsada kapıda bekleyen gazetecilere bir kez daha minnet duydu. Elinden gelse gitmekten vaz geçene kadar gazetecilerin kapının önünde kamp kurmaları için özel davet gönderirdi.
Arabayı çalıştırırken arkasından hala söylendiğini işitiyordu ve en son sözlerini hatırlayıp güldü. 'Lanet olası o telefonu hiç açmamalıydım.'
Havaalanından girdiği andan itibaren konuşacaklarını defalarca düşünmüş kayınvalidesinin tepkisinden korksada başka bir çıkar yol bulamamıştı. Konuşacaktı tabi Beyzanın anlattıklarından şaşmadan.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
EN ÇOK KİM YANDI? (ACI AŞK)
General FictionBeyza'nın kaderi çiçekten çiçeğe uçması gereken küçücük bir arının kanatlarına yazılmış. Küçük olduğuna bakmayın kendisi genç kızın hayatını temelinden sarsacak kadar büyük bir imzanın tek sahibi. Gelin görün ki şimdi bir peçetenin arasında cansız y...