Savaş denen gereksiz yüzünden şu anda bu durumdayım.

222 31 0
                                    

Gecenin ilerleyen saatinde odaya girdiğinde  kendisine hazırladığı yatakta uyurken buldu. Odayı resmen şampuanının kokusu sarmıştı. Gönderdiği mesajda duş alacağını ima ettiğinde bunların hiçbirini düşünmemişti. Oysa karısı yanındaydı ama evinde ona ait hiçbir şey yoktu. Kendisini yabancı bir yerde hissetmemesi için birşeyler yapması gerekiyordu. En baştada kişisel eşyaları ve kıyafetler. Gerçi kendi şampuanı karısının teninde bambaşka bir kokuya dönüşmüştü. Kıyafetleri konusunda emin değildi. Üzerinde nasıl durduklarını merak ederek yatağına uzandı. Gözü sık sık koltukta yatan karısına kayıyordu. Normalde yanında uyumasını tercih ederdi ama ikisi içinde böylesi daha iyiydi. Birbirlerini hiç tanımıyorlardı ve bu durumdan yararlanıp hata yapmak istemiyordu. Sonuçta kendinden çok onu düşünmek zorundaydı. Gideceği yol belliydi ve  acı çeken bir eşi tek başına bırakmak istemiyordu.

Sabah gözlerini açtığında evlendikleri gün kendisini terk eden karısıyla aynı odada olduğuna inanmıyordu. Oysa kaç defa gördüğü rüyalarla gözünü açıp yalnızlığı ile hüsrana uğramıştı. Evlendikleri ilk günden beri inatla boşanacağım diye tutturmasına rağmen şimdi karşısında melekler gibi uyuyordu. Bir daha göremeyeceğini düşündüğü için bu durumda olmaları tam bir mucizeydi. Bugün güneş odasına daha bir farklı dolmuştu. Güzel bir günü yatakta geçirerek heba etmek istemiyordu. Her anı değerli idi. Beyza ile ise zamana paha biçemiyordu. Zaten erken kalkmaya alışıktı. İçini saran huzurla istesede uyuyamazdı. Kendisi karısını uyanır uyanmaz görmek istesede onun yataktan yeni çıkmış Savaşla karşı karşıya kalmasını istemiyordu. Birbirlerine alışmak için zamana ihtiyaçları vardı. Yataktan kalktı ve banyoya gitti. 

Hazırlandığında telefonunun titreşimini duydu. Beyza'nın uzun süre uykusuz kaldığını düşününce uyanmaması normaldi. Gürültü yapmamak için balkona çıkıp görüşmesini orda yaptı.

Yarım saattir yatağının ucuna oturup düşünüyor düşünürken de Allah'ın kendine verdiği hediyeyi seyrediyordu. Derin bir iç çekti ve daha iyi görebilmek için yanına gidip yanına diz çöktü.

Yastığın üzerine dağılan saçları yüzünün bir kısmına düşmüştü. Elini uzatıp çekmek istedi fakat kendisine kızacağını bildiğinden düşüncesinden vazgeçti. Yanında kalmasını istiyorsa aralarını iyi tutması gerekiyordu. Bir gün önceyi düşününce hayatın kendisine verdiği hediyenin  tadını çıkarta çıkarta izledi. Eğer uyanık olsaydı kendisine bu şekilde baktığı için kesin kafasına bir şeyler fırlatırdı. Yada yine eve dönmekle tehdit ederdi. Düşündükleri ile yüzüne yayılan gülümsemeden daha çok içinde tarif edemediği yeni yeni tattığı hislerle doldu. Aklından geçenlerle kalbinden geçenler arasında büyük bir savaş veriyordu. Öyleki fırsat bulduğu her an yanında istiyordu. Gözleri karşısındaki kadını özgürce izlemenin mutluluğu ile bir an bile ayırmadan baktı. Eğer bir anlık boşlukla göz kapağı düşse gördüğü rüyadan uyanacak karşısındaki güzellikte yok olup gidecek ve boş ve kasvetli odasında bir kez daha yalnız güne merhaba diyecekti. İçini saran tedirginlikle izlemeye devam etti. Taki kıpırdadığını görene kadar. Kolundaki saate baktı. Sabah erkenden halkla ilişkiler müdürü aramış ve basın açıklamasının doğru olacağını söylemişti. İlk  duyduğunda red etsede bu işi avantaja çevirmenin daha doğru olacağına karar verip hazırlıklara başlamasını istemişti. Tek sorun huysuzluk yapmadan karısını ikna etmekti. Şimdiye kadar inatlaşarak buralara kadar gelmişlerdi ve bundan sonrası için işi çok zordu. Bu konularda acemiydi ve nasıl davranacağı hakkında hiçbir fikri yoktu. İnatlaşmak elleri arasından kayıp gitmesi demekti. 

Ellerini cebine sokup "Hadi kalk uykucu." diye seslendi.

Beyza duyduğu sesle rüya sandığı geceyi hatırlayıp hızla yerinden kalktı. Gözlerini ovalarken bir taraftanda esniyordu. Geç kalmıştı güya ondan önce uyanacak ve  üzerinde kendi kıyafetleri varken görmesini engelleyecek ti. Yattığı yerden doğrulurken üzerindeki pikenin yere düşmesine engel olamadı. Geri alıpta gizlenmek çocukça geldi. Bunun yerine umursamaz bir tavırla "Saat kaç" diye sorduğunda Savaşın bakışlarını üzerinde hissetti. Buda yetmez gibi güldüğünü duyunca kaşlarını çatıp "Saat kaç" diye sordu bir kez daha.

EN ÇOK KİM YANDI? (ACI AŞK) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin