Yüreğine ateş düştüyse onu yakandan başkasının söndüremeyeceğiydi.

132 19 0
                                    

Savaş karısı yanından ayrılır ayrılmaz harekete geçti ve kayınpederini arayıp müsaitseniz önemli bir konuda sizinle konuşmak istiyorum diye söylediğinde neden bilinmez içi hiç rahat değildi. Kendince mantıklı olan tek gerçeğe sığındı. Beyzaya yaşattığı acılara bizzat şahit olmasına bağlıyordu.

Bir kaç saat sonra karşılıklı oturup önlerindeki kahveyi yudumlarken ikisinin aklındada Beyza vardı. Savaş karısının bu olaya karışmamasını isterken, Yılmazın   karşısında oturan damadıyla köprü görevi görecek olan kızına minnet duyuyordu. 

Genc adam etrafına bakıldığında müşterilerin az olmasına sevindi. Dikkatlerini hiç bir şeyin dağıtmasını istemiyordu. Normalde holdinge de çağırıp başbaşa konuşa bilirlerdi fakat vereceği tepkiyle etrafta tanıdık kimsenin olmasını istemiyordu. Konuya nasıl girmesinin doğruluğunu düşünürken Yılmaz neden buluşmak istediği hakkında tahminler yürütmeye başlamıştı. Ve her ne duyarsa duysun kontrollü davranmasını söyleyen iç sesine kulak verdi. Daha doğrusu kulak vermek zorunda olduğunun bilincinde idi. Boğazına kadar borca batmıştı ve  ödeyemezse ölümle tehdit ediliyordu. Düşüncelerini ifadesine yansıtmamaya çalışırken genç adamın "Yılmaz bey beni kırmayıp geldiğiniz için teşekkür ederim." sözlerini duydu. 

"Rica ederim. Her ne kadar kızım kabul etmesede biz bir aile sayılırız. Şu bey lafını ortadan kaldırsak hiç fena olmaz."  

Savaş duydukları ve karısının geçmişinde yaşadıklarını az çok tahmin ettiğinden adamım aileyiz sözünün üstüne çenesini kapatmasını söylemek istedi. Fakat Melek hanımla boşanana kadar adamın suyuna gitmek zorunda olduğunu biliyordu. Gerilen sinirlerini yumuşatmaya çalıştı.  Duruşunu dikleştirdi ve daha fazla zaman kaybetmemek için "Sözü uzatmadan konuya gireceğim." dedi ve masanın kenarındaki dosyayı Yılmaz'ın önüne doğru itti. "Bu dosyada Melek hanımdan boşanmanız için evraklar var ve sizden bunu imzalamanızı istiyorum." diye söylediğinde göz temasını hiç bozmadı.

Yılmaz neden burada olduğuna dair fikirler yürütmüştü hatta kızıyla aralarını yapma ihtimaliye keyiflenmişti. Ama böyle bir teklifi kesinlikle beklemiyordu. Damadının gözlerinin içine baktığında kararlı bir adam gördü. Fakat daha kendisini tanımıyordu. Zor durumdaydı ve o kağıdı imzaladığında dönüşü olmadan hayatlarından çıkacaktı. Zaman kazanmak için önündeki fincana uzandı ve peş peşe iki uzun yudum aldı. Hiçbir şey bitmiş değildi.  Durumu avantaja çevirmesi gerekiyordu bunun içinde dosyayı genç adama doğru itti ve "Bunu tek bir şartla imzalarım." diye karşı atak yaptı.

Adamı kısa sürede çözmüştü. Bazı insanlar karşısındakini kırdığına aldırış etmeden sade kendileri için yaşardı. Yılmazda tıpkı onlardan biriydi. Duruşunda bile kendini beğenmişlik vardı. Dünya yansa umrumda değil der gibi. Melek hanım gibi aklı başında bir insanın böyle bir adama kapılmasına anlam veremiyordu. Gerci çocuk yaşta yapılan bir hatayı anlamak ta mümkün değildi. Neyseki bu birlikteliğin tek güzel yanı Beyza idi. Karısını hatırlayınca bir an önce yanında  olma isteğiyle doldu. "Sizi dinliyorum." diye söylediğinde alacağı cevabın hayırlı olmayacağından neredeyse emindi.

Yılmaz sandalyesine yaslanıp "Beyzayla konuşmak istiyorum." diye söylediğinde Savaş adamın boğazına sarımamak için kendini zor tuttu. "Bu mümkün değil." dediğinde dişlerini  sıkmaktan çenesi ağrımıştı. 

"O kağıtları imzalamamı istiyorsanız Beyzayla konuşmam için bir yol bulursunuz. Belkide bir daha karşına çıkmayacağım. Ondan son bir özür dilemek istiyorum. Bunu bana çok görmeyin." diyerek kendisine yardımcı olmasını istedi.

Savaşa neden bilinmez söylediklerinin hiç birisini samimi gelmiyordu. Beklike abartıyor du. "Beyzanın sizi görmek isteyeceğini hiç sanmıyorum."

EN ÇOK KİM YANDI? (ACI AŞK) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin