İyi okumalar...
16. Mart
Memleket havası farklıdır derler, taşı, toprağı, insanı memleketin özüdür. Hiç görmemiş olsanız dahi oraya ait olduğunuzu hissedersiniz. Yıllar önce bir otobüse binerek ayrıldığım Mardin'den, bugün bir uçakla dönüyorum.
Kız kardeşimin hep kullandığı bir söz vardır. 'Tilkinin dönüp dolaşacağı, yer kürkçü dükkanıdır.' Bunu hep içten söyler, şimdi düşününce bende kürkçü dükkanına geri döndüm.
Hayatımı sadece bir şehirde, ailesinin uygun gördüğü bir işte çalışarak sonrada ailesinin münasip gördüğü bir adamla evlenmeyi kendime yediremedim. Genç kızken etrafımda her zaman bu durumla karşılaştım.
Zaten bu yüzden faklı bir şehirde okumayı istememiş miydim?Kucağımda tuttuğum Mert elime vurduğunda penceren bakışlarımı alıp ona çevirdim. Diğer eliyle göğsümü tutup açıktığını anlatmaya çalıştı. Minik elini tutup başımı olumsuzca salladım. Artık onu emzirmeyi bırakmalıydım.
Başımı çevirip Simadan bebek çantasını isteyecek iken Pamirin bakışlarıyla karşılaştım. Bir bana bir tuttuğum Mert'in eline bakıyordu. Az önce olanları izlediği belliydi.
"Arka tarafta emzire bilirsin."dedi, Amerika dönüşü uyuduğum uçaktaki odadan bahsediyordu. Onu umursamayıp öbür cam koltukta oturan Simaya seslendim.
"Bebek çantasını getirir misin?"
Ayağa kalkıp yan tarafımızda bulunan gizli bölmeden çantayı çıkardı. Hostes ayak altında olmasın diye oraya yerleştirmişti.
Önüme bıraktığı çantayla gülümsedim. En azından bana yardım eden bir Sima vardı. Arzu hanım odada dinleniyordu. Samet ise taktığı kulaklıklarla bizden soyutlanmıştı.
Çantadan çıkardım biberonu Merte verdim. Anında ağzına dayayıp emmeye başladı. Çantayı kenara çekip pencereye döndüm. Karşımdaki Pamirin yüzüne bakmaktansa dışarı izlemeyi tercih ediyordum. Şehir belirginleştiğinde, inişe geçeceğimizi anladım.
"Ailen çok sorun çıkarır mı?"diye benimle konuşmaya çalışan Pamire yine cevap vermedim. Uçağa bindiğimizden beri, türlü sorularla benden cevap almaya çalışıyordu yada en azından konuştumayı deniyordu.
Çiftlik evinde yapılan kahvaltıda, fikrimi beyan etmiş daha sonrada konuşma gereği duymamıştım. Valizlerimiz önceden hazırlanmıştı, sadece Mert'in bebek çantasını kontrol edip evden çıkmıştım. Bu hareketim evdekileri şaşırtıysada, tepki vermedim.
Umursamazlığım arşa ermiş olmalıydı ki, uçağa ilk binen ben olmuştum. Simanın " Ailesini özledi herhalde" demesine göz devirerek cevap vermiştim.
Uçak yavaşça indiğinde kemerimi çözüp Mertle birlikte ayağa kalktım. Aile fertlerinin bakışları bana dönse de ben hostesin açtığı kapıya ilerledim.
"İyi günler Bayan Gümüşay"deyip kapıdan çekildi. Arkama dönüp Arzu Hanımın gözlerine baktım. Nasıl bir yıkım yarattığını görsün diye. Gözlerini gözlerimden kaçırarak Mert'in çantasını aldı.
Önüme dönüp merdivenlerden aşağı indim. Adını bilmediğim ama bana yenge diye hitap eden adam ve birkaç koruma arabaların önünde duruyordu. Bizden önce mi vardılar?
Kapısı açık siyah minibüse binip bekledim. Yanıma oturan Pamir ve Samet, karşıma yerleşen Arzu hanım ve Sima kadroyu tamamlamıştı.
Sürücü koltuğuna yerleşen koruma ve bana yenge deyip duran adam yanına oturmuştu. Araba hızla havaalanından çıkıp yola koyuldu. Nereye gideceğimizi bilmiyordum, nasıl bir plan yaptıklarınıda sadece ailemin bu duruma nasıl tepki vereceğini düşünüp duruyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siz Bana Aitsiniz +18
Teen Fiction[ Gerçek bir hikayeden uyarlanmıştır!! ] "Onu öğrendiğim gün hayatım değişti. Ondan bir oğlum oldu. Beni bir çocuğun babası yaptı ve şimdide eşi oldum. Bu güzel kadını sevmemek mümkün mü?" Genç adam, duyduğu sözlerle mutlu oldu fakat içini kaplayan...