İyi okumalar millet...
Özür dilemek neyin yerine geçiyordu?
Yapılan hataya karşı üzgünlük ifadesi mi? Yoksa hatayı yinede yapacağını bilmenin verdiği içi boş bir sözlük mü?Lisedeydim. Öğretmenimin sınıf arkadaşıma kopya verdiğini görmüştüm. Çünkü bazı öğretmenler bazı öğrencilerini kayırır, bu yazılmamış bir kuraldır. Sınav kağıdını teslim etmiş, sıramda otururken fark etmiştim. Hiç kayırma yapan bir hoca olduğunu düşünmediğimden aniden kalkarak hocaya sesimi yükseltmiştim. Hocada kopya vermediğini söyleyerek benim yanlış gördüğümü savunmuştu. Hocaya karşı gelerek sınavın ortasında tartıştığımızdan beni sınıftan kovarak haklı olduğunu göstermeye çalışmıştı.
Sınıftan çıkıp o sinirle bahçede turlar atarak sınavın bitmesini beklemiştim. Sınav bittiğinde sınıfa giderek, hocanın kopya verdiği kıza onları gördüğümü haklı olduğumu söyleyerek olayı büyütmek istediğimde yakın arkadaşlarım engel olmuştu. Çünkü sınıfın bir kısmı bana inanırken diğeri inanmıyordu. Olayı müdüre anlatsam inanan kısmın korkusundan hocayı tutacaklarını söylediler, haklılar öyle yaparlardı. Sonra yakın arkadaşlarım sınıfta kalmamı önlemek amaçlı hocadan özür dilememi istediler...
Haklı durumdayken haksız gözükmem istendi.
Peki ben ne yaptım, salak gibi hocaya yanlış gördüğümü ve özür dilediğimi söyledim.
İşin komik yanı hoca bana cevaben; özür dilemeden önce o hatayı bir daha yapmayacağından emin ol demişti.
Yani bana laf sokmuştu.Ayrıca hocamızın adı Hüseyin'di. Bu sebeple Hüseyin ismini taşıyanlara karşı ayrı bir gıcıklık ve gizli nefretim vardı.
Belkide bu sebepten Haşmet Ağanın ayağa kalkarak karşıladığı Hüseyin Doğana suratımı ekşiterek baktım.
Hüseyin Doğan vurduğum Asım Doğanın dedesi oluyordu. Yanında gelen iki adam içeri girerken, korumalar dışarda kalmıştı.
Ortam gergin dururken, benim gizli nefretim ortaya çıkıyordu.
Büyük Gümüşay ve Saliha Dekkake ile selamlaştıktan sonra bana döndü.
Sanırım selamlaşmak bir racondu."Gümüşay Gelini, ne de duyulur oldun"dedi sesinde bastırdığı kızgınlıkla, hafif bir tebessüm ettim. Bilen bilir küçümseyen bir tebessümdü.
"Benim bir ismim var"dedim.
Kaşları çatıldı. "Ne dedin?"
"Gümüşay gelininden daha çok bir ismim var. Nurvet Ilgaz Gümüşay"dedim.
Sol yanağında hafif bir çukur oldu. Dudağının tam kenarında oluşan ufak ama dikkat çeken bir çukurdu.
"Doğanlar oturmaz mı?"dedi Pamir aynı iğnelemeyi onlara yaparak, Hüseyin Doğan ikimize de ters bir bakış atarak diğer boş tekli koltuğa geçti. Yanında getirdiği iki adamda yan tarafında duran sandalyelere oturdular, Pamir elimden tutarak üçlü koltuğa oturdu.
Büyük Gümüşay, Saliha Dekkake'nin yanın oturduğunda ortam bir anlık sessizleşti. Herkesin karşı tarafa olan keskin bakışları, aynı keskin bakışlarla karşılık buluyordu.
Haşmet ağa hafif bir öksürdü. "Düşman gibi birbirimize bakmayalım" dedi.
"Oğlum vuruldu Haşmet Ağa. Onlarla düşman sayılmaz mıyız?"dedi sandalyede oturan adam, Asımın babası olduğunu bu kadar belli etmeseydi. Kinci gözleri ben ve Pamir üstünde geziniyordu.
"Ben düşman değilim Kerim"dedi Haşmet Ağa.
"Bende bunu anlamıyorum. Karşında kızını benim gelinimi öldüren adam var ama sen onların tarafını tutuyorsun"dedi Kerim Doğan.
"Daha ne kadar gözünüzün önünde olanı inkar edeceksiniz. Mahkeme dahi Pamir'in suçsuz olduğunu kabul etti. Bir siz edemediniz"dedi Büyük Gümüşay
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siz Bana Aitsiniz +18
Teen Fiction[ Gerçek bir hikayeden uyarlanmıştır!! ] "Onu öğrendiğim gün hayatım değişti. Ondan bir oğlum oldu. Beni bir çocuğun babası yaptı ve şimdide eşi oldum. Bu güzel kadını sevmemek mümkün mü?" Genç adam, duyduğu sözlerle mutlu oldu fakat içini kaplayan...