İyi okumalar millet...
9. Mayıs
'Karşımda dağ olsa aşardım ama belirsizliğe gücüm yetmiyor.'
İnsan oğlu ne çabuk yorulan bir varlıktı. Bu bedenen olan bir yorgunluk değil, ruhen olan bir yorgunluktu, içten içe çürüten bir zehir gibi.
Kafam allak bullak olmuş, düşüncelerimi toplayamaz olmuştum. Peki başımdaki bu ağrı çok düşünmekten mi oluyor?
Bedenim uykunun kollarına çekilmek istiyor ama direniyordum, uyumayacak içinde bulunduğum suyun gittikçe soğumasına rağmen içinde kalmaya devam edecektim.'2018 yılbaşı gecesi' diye beynimde durmayan bir ses vardı. Alarm kurmuşcasına her beş dakikada bir hatırlatıyordu.
Derin bir nefes alarak başımı ellerim arasına aldım. Beynimin zonklaması bir yana düşünce denizinde geziyordum.Pamir saatler önce evden çıkmış ve geri dönmemişti. Arzu Hanım onun peşinden giderek olası bir tehlikeyi önlemek istedi yoksa ilk gördüğü korumaya bağırarak 'Pamir'i takip et' demezdi.
Olanları sadece terastan izlemekle kaldım. Benim önceliğim, kocasına boynuz takarak giden Gizemin ve sevdiği adamın hayatı değildi. Yada onları mahvetmek için bulan Memeti engelleyeme giden Pamir'de değildi. Benim tek bir önceliğim vardı. Oda içerde ayıcığına sarılmış mışıl mışıl uyuyan oğlumdu.
Konakta adeta bir ölüm sessizliği vardı. Sanki bir cenaze kalkmıştı da herkes üç günlük bir sessizliğe başlamıştı. Sahi televizyon sesi dahi gelmiyordu. Eskiden biri öldüğünde televizyonlar dahi açılmaz tutulan yasın bitmesi beklenirdi. Bu sadece cenaze evinde değil komşularda da uygulanırdı. Şimdi bakıyorum da eski gelenekler bırakılmış, artık ölünün arkasından bir hafta yada üç gün yas tutulmuyor sadece bir saat yas tutuluyor oda vefalı insanların getirdiği bir gelenek olarak kaldı. Peki bu evde kim ölmüştü?
Su gittikçe soğudu, dişlerim birbiri ardına çarparken içimde hala karmaşa vardı. İçimde ürpertiler baş gösterdiğinde ayağa kalkarak küvetten çıktım. Yan tarafta bulunan duşa kabine girerek sıcak suyun buzlaşmış bedenime dökülmesine izin verdim. Rahatlattığı kadar canımı da yakıyordu.
Göğüs kafesimin içinde dinmeyen bir sızı vardı. Ağlamak istiyordum ama gözyaşlarım akmıyordu. Bağırmak istiyorum çığlık atmak fakat dudaklarım birbirine yapışmış gibi aralayamıyordum.Güçlü durmam gerektiği biliyorum fakat sadece güçlü rolünü oynayabiliyorum. Bir karmaşanın içinde olduğumu hissediyorum. Bitmeyen bir sır döngüsü belkide herşeyi değiştebilecek gerçekler...
Bornozu alarak giydiğimde derin bir nefes aldım. Kapıyı açarak odaya girdiğimde yatakta uyuyan Mert'in yanında uzanmış Sima'yı görünce irkildim. Kaşlarımı çatarak ona baktığımı fark ettiğinde gözleri beni buldu.
Uzandığı yataktan doğrularak sırtını yatak başlığına yasladı."Geldiğini duymadım?"diyerek çekmecenin üstüne bıraktığım kıyafetlerimi giymeye başladım.
"Bir saattir buradayım"dedi kısık sesi ile omuzumdan ona baktığımda "Abim yanına gelmemi istedi"diye ekledi. Başıma bekçi mi dikmişti. Krem kumaş pantolonum ve beyaz gömleğime uyumlu takılarımı takarken, Simanın nefesini dışarı üflediğini duydum.
"Bugün çok zor geçecek "dediğinde saçlarımı at kuyruğu yaparak ona döndüm.
"Neden?"diye sordum.
Yatakta uyuyan Mert'in küçük elini okşuyordu.
"Memet abi bugün Şirine dini nikah kıyacak"dediğinde, ellerim titredi."Şirin daha boşanmayan bir adamla nikah kıymayı kabul mu etti?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siz Bana Aitsiniz +18
Teen Fiction[ Gerçek bir hikayeden uyarlanmıştır!! ] "Onu öğrendiğim gün hayatım değişti. Ondan bir oğlum oldu. Beni bir çocuğun babası yaptı ve şimdide eşi oldum. Bu güzel kadını sevmemek mümkün mü?" Genç adam, duyduğu sözlerle mutlu oldu fakat içini kaplayan...