41. Bölüm

6.1K 401 29
                                    

İyi okumalar millet...

14. Mayıs

"Ait olduğum yeri bulmamda yardımcı olan, bütün ait olmadığım yerlere çok teşekkürler..."

Tuzlu deniz kokusu, daha çok koklandığında yosunun o keskin kokusu geliyordu. Kıyıya vuran dalgaların sert sesi, bir alçalıp bir yükselen dalgaların denize bıraktığı hipnoz etkisi, nedensiz bir huzurun içime doluşu gibiydi. Hafif bir rüzgar esiyordu ama üşütmüyordu.

Bir muammanın içinde durmuş, sahili izliyordum. Üzgündüm yada daha çok sarsılmış durumdaydım.

İstanbul'a geleli iki gün olmuş, Pamir ile konuşmayalı üç gün olmuştu. Sessizlik yemini etmiştim sanki konuşamıyordum. Onu her gördüğümde dilim tutuluyordu, belki dilimin bağı çözülse içimdeki kızgınlığın tümünü dökecektim.

Oğlum Mert, ona her baktığımda gözlerim doluyordu. Hiç bir şeyden haberi olmadan bu dünyaya gelmişti. Ama bilmeden bir oyuna alet olmuştu. Korkuyordum.
Bir oyuna alet edilen oğlumun oyunu kuran kişi yüzünden zarar görmesinden korkuyordum.
Sırf birilerinin gözünde değerli olmamız, hayatlarımızın kaymasına sebep olacaksa, hiç değerli olmayalım.

Nilsuya olan yakınlığım daha bana ne kadar zarar verecekti? Önce Karakurt şimdide Asım Doğan. İkiside bir sebepten Nilsu ile bağlantılıydı. Birinden kaçtığım, diğerinde kaçtığım yerde yakalandım.
Hayatımın iki döneminde de iki oyuna kurban gittim. Peki oyun ne zaman son bulacaktı?

Güçlü olmak için çabalıyorum ama çabalarım gittikçe tükeniyordu. Sırtımın kaç defa bıçak darbesi alacağını bilmiyorum? Peki son bulması için Allah'a ne kadar dua etmen gerekiyor.

Boğazımdaki düğüm geçen her saniye büyüyordu. Yutkunmak hiç bu kadar zor olmadı.

Arkasına sığınacağım bir ailem dahi yoktu. Annemle bile konuşamıyordum. Kardeşim Kader gidişinin ardından tek bir arama dahi yapmamıştı. Annemi arama zahmetine dahi girmedi. Mardin karışmış Hacer Hanımlar konağı boşaltarak dağ evine geçmişti. Dedem ve üvey babam hala hapiste tutuluyordu.

Hakkari'de durumlar düzelmişti. Memet evlenmeyi erteleyerek kendine zaman tanımıştı. Büyük Gümüşay bana teşekkür ederken tepkisiz kalmıştım. Gerçi aniden İstanbul'a gitmek istemem herkesi şaşırmıştı. Konaktan çıkmadan önce Dekkake ninenin sözleri kafamı karıştırmıştı.

"Ağaç kök salıyor, Başak yaklaşıyor Nurvet...
Vuslat yarı yolda bekliyor.."

Nedenini bilmiyorum, Saliha babaannenin acı çekeceğimi söylediği konun bu olduğuna kanat getiriyorum. Çünkü içimdeki acının yakıcı hissini derimin altında hissediyordum. Gözlerimle daldığım sahilin içinde nefessiz kalmışım gibi soluklarım ciğerlerimi yaktı.

Yıkıntıların arasında duran bir ruhun, çöküşünü izlemek, bir elmanın ağaçtan sertçe düşünü izlemek gibi tepkisiz olacak Nur. Çünkü bir amaçı olmayan her ruh tükenerek, kendi sonunu gözler önüne serer.

Beynimin içinde yankılanan iç sesime kaşlarımı çattım.
Benim bir amacım var. Oğlumu güvende tutmak, en önemlisi rahat bir yaşamı sağlamak.
Beynimde bir gülüş yankılandı. Daha çok alay eden bir gülüşü andırıyordu.

Peki, sen Nur. Oğlunu düşündüğün kadar kendi mutluluğunu neden düşünmüyorsun. Oğluna sunacağın sevgiden sen neden kaçıyorsun? Pamir'in seni sevdiğini göstermesi için daha ne yapması gerekiyor, sevilmekten neden kaçıyorsun?

Bir kıvılcım gibi titremenin bedenimi ele geçirmesi saniyeleri aldı. Göğsümün tam ortasına konan korku ve tedirginlik nefesimi kesti.

"Korkuyorum..."fısıltısı döküldü. "Çok korkuyorum"diyen dudaklarım, sözlerimi sahilin hırçın dalgalarına fısıldadı.

Siz Bana Aitsiniz +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin