İyi okumalar...
24. Nisan
"Her erkek aldatır" diyenlere şöyle cevap veriyor Kafka:
"Kirli bir camdan bakıp, herkesi ve her şeyi kirli sanıyorsunuz. Bu yüzden bakış açınızı değiştirmeyi deneyin."Çocukken kalp kırmanın ne demek olduğunu bilmezdik, ama en acımasız sözleri o zaman söylerdik. Hesap kitap yapmadan karşında olana ne hissettireceğini bilmeden, o masumluk ile söylerdik. Sonra yaş büyürdü, neyi nerde söylememiz gerektiğini anlardık, yada yine acımasızdık, yirmili yaşlara gelince karşındaki insanın ne hissedeceğini önemseden, sadece kendini düşünerek sözlerini söylersin.
Bir cellatın elinde keskin bir alet olabilir. İnsan bedenine sapladığında etrafa kan saçılır, Peki kesici bir alet olmadan, sadece ağzından çıkan sözcüklerle insan kalbine saplanan görünmez bir bıçağın cellatı yok mu?
Önemli olan fiziken değil ruhen de insanların canını yakmamanız. Eğer yakıyorsanız karşınızda sizin gibi bir acımasız gördüğünüzde şaşırmayın. Çünkü bu hayatta herkes hak ettiğini alır.
Kız kardeşinin sözlerini unutmalısın. Hatırlamıyordur. Kardeşim Kader.
Sanki ismi annemin hayatını nasıl etkileceğini göstermesi için konmuştu. Küçükken annemin ona seslenişini hatırlıyorum. İsmini o kadar içten söylüyordu ki, sanki onu daha çok seviyordu. Büyüyünce anladım çektiği acılarına 'kader' dediğini, içinden geçen sızılarla ismini andığını, yaşanmışlık kokulu telaffuzünü...Nur,unut artık. Çocuktu onları söylerken.
Hangisi için çocuktu. Beni kötü abla olarak suçladığında mı? Annemi hep ağlatanın benim olduğumu söylediğinde mi? Sadece kendimi düşündüğümü bağırdığında mı? Yoksa korkumdan Mardin'e dönmediğimi söylemesine mi? Yada bir sevgili yaparak, Amerika'da yatıp kalkmaya gittiğime mi?Hangisini unutayım. Hangisine telerans göstereyim. Kendi kardeşim,beni dinlemeden yargısız infaz yapmış iken, dışarda ki insanların yada sözde ailem olan Ilgazların gerçekleri öğrendiğinde, verecekleri tepkiler aynı olmayacak mı?
Ayıplar bakışlar benim üstümde olabilir, ama oğluma laf söylenmesine izin vermem. Çünkü oğlumu ben istedim ve dünyaya getirdim. Benim sorumluluğumu, oğluma yükleyemezler, bu kişiler kan bağımdan olsa dahi.
"Hayatımın en boktan gününü yaşıyorum"diyerek balkona çıkan Sima'ya döndüm.
Pamirden aldığı izinle, fırsatı kaçırmayarak dün sabah Şiledeki yazlık evlerine gelmiştik. Pamir bizim hazırlığımızı fark edince, Merti rehin alarak götürmeme izin vermemişti.
"Karımı götürebilirsin, ama oğlumu götüremezsin. İkisinden biri yanımda uyumaz ise uyuyamıyorum"diyerek son noktayı koymuş ve benle Sima'yı evden göndermişti. Annem ve Arzu Hanım'ın oğluma göz kulak olacağını bildiğimden, evden rahatlıkla çıkmış, Adem'e el sallayarak ' hoşçakal' bile demiştim.Geldiğimiz yazlık çok büyük değildi. Orta büyüklükte ahşaptan yapılma iki oda, Amerikan tarzı salonu vardı. İki kişi için ideal bir evdi.
"Ne oldu?"dedim
Elinde tuttuğu şarap şişesini tahta masaya yerleştirip getirildiği iki balon kadehi yanına bıraktı.
"Bir hafta sonra bir vakfın daveti var. Şarkı söylememi istiyorlar"dedi içeri geçerek, masanın yanında bulunan iki sandalyeden birini çekip oturdum. Şarapı kadehlere dökerken, elinde getirdiği iki adet beşli çerez tabakalarını masaya bıraktı. Kendini karşımdaki boş sandalyeye bıraktı.
"Peki, şarkı söylemenin nesi kötü?"dedim anlamayarak, ona uzattığım kadehi aldı.
"Oda gelecek"dediğinde yeni uzattığım kadehi kafasına dikti. Gece fazla efkarlı geçecek gibi..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siz Bana Aitsiniz +18
Teen Fiction[ Gerçek bir hikayeden uyarlanmıştır!! ] "Onu öğrendiğim gün hayatım değişti. Ondan bir oğlum oldu. Beni bir çocuğun babası yaptı ve şimdide eşi oldum. Bu güzel kadını sevmemek mümkün mü?" Genç adam, duyduğu sözlerle mutlu oldu fakat içini kaplayan...