25. Bölüm

8.4K 503 17
                                    

İyi okumalar...

14. Nisan

' Kimse incinmesin diye incindiğim anlar, kimse kırılmasın diye yutkunduğum konular ve sonrasında içinden çıkamadığım hüzünlür oldu. Şimdi anlıyorum ki bazı kalpler incitilmeden, bazı zehirler akıtılmadan kapatılmaya çalışan acının altında insan gittikçe eziliyormuş...'

Arabanın camına vuran nisan yağmuru, insanın içini ferahlatacak bir hava sunuyordu. Önceden sevdiğim yağmur sonrası toprak kokusu, beni mutlu ederken artık ilgimi bile çekmiyordu.

Ben yağmur yağışına bayılır, üstümün sırılsıklam olmasını umursmadan saatlerce altında dururdum. Her yağmur yağışında dışarı çıkar bağıra bağıra, lisede öğrendiğim Yedi Güzel Adamın 'Bu yağmur kanımı boğan bir iplik' şiirini seslendirirdim. Üniversite yıllarımda yine bu şiiri söylerken, beni dinlemiş ve bana eşlik etmişti. Artık her yağmur yağdığında birlikte bağıra bağıra şiiri okurduk. Benim alışkanlığıma kendi de dahil olmuştu.
Belkide kokusunu ilk o zaman fark ettiğimi anlamış ve 'Sen yağmur kokuyorsun' dediğimde gülerek bana sarılmıştı.

Sevdiğim yağmuru bile, kendiyle birleştirmiş ve hayatımın ortasına konmuştu. Sanki hiç bitmeyecek, sonsuz olacaktı ama o his biran yok olarak hiçliğe karıştı.

"An-ne"diyen sesle başımı camdan alarak , kucağımda saçlarımı avuçlamış Mert'e döndü.

Gözleri gözlerimi bulduğunda saçımı parmakları arasında sıkarak, bana bakıyordu. Saçlarını yavaşça okşayıp başına öpücük konudurdum.

"Baba"dedi. Yanağını okşayarak gülümsedim. "Baba akşam gelecek bebeğim"dediğimde beni anlamasa da başını hafiften salladı. Kollarımı sırtına sararak ona sarıldığımda, başını omuzuma koyarak avucunda ki saçımı daha da sıktı.

Yolda ilerleyen arabada sessizce yolu izlerken yağmur durmuştu. Mert gözleri kapalı şekerleme yapıyordu ama asla uyumuyordu. En ufak seste gözlerini aralıyor etrafa bakıyor sonra tekrar başını omuza koyup gözlerini kapatıyordu. Araba sonunda durduğunda derin bir nefes alıp açılan kapıyla araban indim.

Adem koltuktaki bebek çantasını alıp benimle yürürken tahta kapıyı açıp geçmemi sağladı. Avluya giriş yaparak ev kapısına vardığımız da kenardaki işlemeli zile bastı. Kapı bir kaç dakikanın ardından açılıp yardımcının karşıma çıkmasıyla Adem'e döndüm. Elindeki çantayı yardımcıya verdiğinde, gözlerini bana değdirdi.

"Ben kapıda bekleyeceğim Yenge, birşey istersen ararsın"dedi. Başımı salladığımda arkasını dönüp gitmişti. Önüme dönüp kapısı açık eve girerek yan taraftaki merdivenleri çıktım. Büyük ve oldukça şık duran salona girdiğimde koltukta oturan kadın ayağa kalkıp şaşkınlıkla bana baktı. Gözleri bir kucağımda ki Merte bir ben arasında mekik dokuyordu.

"Merhaba Seçil Hanım"dediğimde kadın şaşkın gözlerini benden ayırmadan "Merhaba"dedi. Yavaşça yutkundu ve ona dikilmiş kehribari gözleri, özenle inceledi. "Yoksa..."dedi ne diyeceğini bilemeyen bir tavırla, bir kaç adım atıp karşısında durdum.

"Evet, oğlum"dediğimde ağzı bir parça açılmış, elini havaya kaldırmış, ne diyeceğini bilmediğinde başımı salladım. "Pamir ve benim oğlumuz"dedim. Gözleri bir an için sol tarafımızda kalan duvardaki tabloya kayıp tekrar Merte baktı. Ayağa kalkıp çekinerek önümde durdu.

"Ben.. şey"dedi titreyen ellerini hafif yukarı kaldırıp bir an indirdi. Gülümseyerek Merti ona uzattım.
"Onu taşıyabilirsiniz"diyerek gözlerinin içine baktım. Gözleri parlak bir ışıkla yandı ama ardındaki hüzün, acı, korkuyu gördüm. Gözleri nemlendiğinde gözlerimden çekip Merti büyük bir dikkatle kucağına aldı.

Siz Bana Aitsiniz +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin