İyi okumalar millet...
22. Haziran
Dünya yansa umrunda olmaz ya bazılarının, işte o bazılarından olmak istiyordum.
Umursamazlığın dibinde yaşamak istiyordum.Hani çok şaşalı bir cümle vardır. 'Dünya nazik kalpler için bir cehennem' diye. Peki o cehennemi ortaya çıkaran kimdi? Neden korku içinde yaşamamız isteniyordu. Yada korkunun bizi ittiği tehlikeli sularda yüzmekten neden haz alıyorduk?
Haz, şeytanın en sevdiği duygu değil midir? Herkesin içinde yaşayan bir şeytan yok mudur?
Saklıyorduk. Rollere bürünerek kendimizi iyilik timsali gösterirken, içimizdeki şeytanın dediklerine kulak veriyorduk.
Hep ikonik bir cümle vardır.
'Dünyayı iyilik mi kötülük mü kurtaracak?'
Cevap neydi?
Bence ikiside kurtaramayacak, çünkü duygular birbirini yenemez. Mutlak her zaman ölümü gösterir.İçimdeki şeytan kumarda çok iyiydi. Rolüm ise onu gizlemekti. Şeytana fazla kulak vermek, baş aşağı sarkıtılmaya benzer.
Olduğum yerde gerinirken bacaklarımı iki yana açtım. Kalçamı iyice yatağa gömerek rahat bir pozisyon alırken açık omuzlarım ve göğsüm ürperdi. Hafif bir hava esiyordu.
Uyumadan pencereyi açık mı unutmuştum?
Derin bir nefesi içime çekerken gözlerimi hafiften aralayarak başımı pencereye çevirdim.
Hala geceydi. Tül perde sallanırken esinti içeri doluyordu. Gerinerek karşıma baktığımda, çığlığı basmıştım.
Karşımda tekli koltuğa oturmuş, üstü çıplak altında siyah eşofmanıyla Pamir duruyordu.
Pamir olduğunu nasıl anladığımı soracak olana, gecede dikkat çeken kehribar gözleri fark edecek kadar uyandığımı söylesin.Elim hızla ani korkudan tekleyen kalbime gittiğinde, göğsüm hızla inip kalkıyordu.
Bu herif korkudan beni öldürmek istiyordu!!
"Pamir???"dedim dişlerimin arasından, göğsüm hızla inip kalkarken bedenim gerilmişti.
Sokak lambası oturduğu koltuğa hafif bir ışık vuruyordu. Olduğu yerden kıpırdamayarak elini çenesine götürdü. Derin nefesler alarak gözlerimi kapattım. Kalbim rahatlayarak eski düzenine dönerken, sağ elimi alnıma yasladım.
"Neden zebellah gibi koltukta oturdun?? Korkudan kalbim duracaktı"diyerek kızarken, hışırtı sesi geldi. Bana yaklaştığını hissettiğimde gözlerim aralandı.
Yatakta yanıma oturarak üstüme eğildi.
"Sen sadece beni gördüğün için korktun. Peki benim günlerdir senin nerede olduğunu bilmeden yaşadığım korku?"Gözleri hırçındı. Sinirini oynatıp durduğu çenesinden anlıyordum.
"Takip edilmek çok rahatsız edici" elini köpürcük kemiğimden boynuma götürerek hafif kavradı. "Mahremiyet alanım hiç yok" parmakları boynumdan çeneme çıkarak çenemde asılı kaldı.
"Bahane uydurup durma Nur. Vegasa gittiğini neden saklıyorsun?"dediğinde çenemi sıkarak yüzüme biraz daha yaklaşmıştı.
"İşlerim vardı. Ayrıca izin alacak değilim"dedim sıkılan çenemi oynatarak, boştaki elimi tutarak parmağıma bir şey geçirdi.
Çenemdeki elini tekrar boynuma indirdi.
"Sana izin alacaksın demedim. Sadece nerde olduğunu bileceğim. Hayatının her şeyden önemli durduğunu artık kavraman gerekiyor, düşmanlarımın şakası yok" elimi gözlerimin önüne getirmişti. Yatmadan önce çekmecenin üstüne bıraktığım cipli yüzüğü parmağıma takmıştı. "Seni sık boğaz etmemek için yüzüğüne çip taktım. Her ihtimale karşı önlem almak istedim. Ama sen yüzüğünü takmayı bırakıp korumaları atlatarak başka bir şehire gidiyorsun. Yüzüğünü takmayıp korumalardan kaçacak kadar Vegas'ta ne vardı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siz Bana Aitsiniz +18
Teen Fiction[ Gerçek bir hikayeden uyarlanmıştır!! ] "Onu öğrendiğim gün hayatım değişti. Ondan bir oğlum oldu. Beni bir çocuğun babası yaptı ve şimdide eşi oldum. Bu güzel kadını sevmemek mümkün mü?" Genç adam, duyduğu sözlerle mutlu oldu fakat içini kaplayan...