47.Bölüm

5.2K 372 13
                                    

İyi okumalar millet...

6. Haziran

Yılların o bilindik cümlesi aklıma geliyor. Masalsı şehir.
Yada o sorulan bilmece.
Gündüz seyranlık gecesi gerdanlık? Mardin.
Çocukluğum boyunca çok duymuştum. Masalar şehrini.
Neydi onu özel kılan?
Mezopotamya'nın kalbi olması mı? Kadınların çığlıklar atarak yaktığı ağıtlar mı? Sevdasına kavuşamayanların şehri mi? Her bir taşın acılara ve kanlara şahit olması mı?
Mardin'i özel kılan neydi?
İnsan acılarla doğduğu ve ölümleri gördüğü memleketine özlem duyar mıydı?

İçimdeki gizliden gizliye saklanan özlemi hissediyordum. Hem en uzaklara kaçmak için çırpındığım hemde çıktığımda hasret çektiğim memleketimdi. Mardin.

Acılara destan olan Mardin, annemin acılarına da kulak vermiş midir?

Yol boyunca sessiz kalan annem Mardin sokaklarına girdiğimiz andan itibaren ağlamaya başlamıştı.
Gece 3'te, etraf zifiri karanlık dururken gözlerini geçtiğimiz sokaklara dikmişti.

Pamir yanımda oturarak sırtımı göğsüne yaslıyordu. Gündüz anneme dediği gibi gece yola çıkarak Mardin'e gelmiştik.
Pamir'le uyuduktan sonra kendimden geçmiş saatin kaç olduğunu bilmeden, kapının sesiyle uyanmıştık. Annem bu gece gitmemiz gerektiğini söylediğinde, nedenini sadece annemle ben biliyorduk. Pamir onaylayarak giyinirken, bende geleceğimi söyleyip Mert'i Arzu Hanıma emanet etmiştim.

Çıktığımızda saat kaçtı bilmiyorum ama uykumun açıldığının farkındaydım. Arada esnemem gelse de, gözlerim uykuyu reddetiyordu.
Bir ürperti hissettiğimde kollarımı sıvazladım.

"Güzelim, üşüdün mü?"diyen Pamir yan tarafımızdaki boş koltuğun, oturma yerini kaldırdığında şaşırdım. İçinden küçük bir pike çıkararak üstüme örtüğün de saçlarımın arasına öpücükte kondurmuştu.

"Mert hala uyuyor mu?"diye sorduğumda, Pamir sol elimin tersini okşuyordu.

"Annem az önce mesaj attı. Hala uyuyor biz dönene kadar uyanmaz"dedi.

Mert'in tüm bu yolu çekmesini istemeyerek Hakkari'de kalmasını istemiştim. Gerçi Pamir'de Mert'in gelmesini istememişti.

"Elisayı göndermek iyi oldu. Kardeşini özlemişti"diye mırıldandım.

"Sana gitmek istediğini mi? Söylemişti?"

"Hayır ama sıkılmıştı. Günlerdir Hakkari de ordan oraya dolanıyordu"

"Onun işi Mert'e bakıcılık etmek ve senin yükünü hafifletmekti. Sıkıldığını zannetmiyorum"dedi.

Arabanın toprak zeminde süründüğünü ve ağaçlık alana girdiğini gördüğümde Pamir'den uzaklaşarak dışarı baktım.
O bilindik ağaçları fark ettiğimde, derin bir nefes aldım.

"Yaklaştık"diyen kısık sesim, Pamir'inde koltukta dikleşmesine sebep oldu.

Uzun zamandır ayak basmadığım orman görünümlü mezarlık, içimi titredi.
Küçükken ne çok korkardım mezarlıktan, geceleri mezarlıktan ruhların fırladığını düşünür, duyduğum -ama aslında duymadığım- sesler olduğunu düşünerek kendimi korkuturdum.
Yalnız değilsin Nur, her çocuk senin gibi korkmuştur...

Annem gözyaşlarını silerek bana döndü. Deminden beri sessizce ağladığını sanıyordu. Fakat ona baktığımı fark ettiğinde ağladığını izlediğimi anlamıştı.

Araba durduğunda kapı otomatik açılmıştı. Önden Pamir indiğinde, ardından ben indim. Annem zorlukla kapıya yaklaştığında elimi uzattım. Elimi gördüğünde başını hafif kaldırmış sonrada elimi sıkıca tutmuştu.

Siz Bana Aitsiniz +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin