İyi okumalar...
Uzak diyarlar karşılayacak seni, hep gelmeni beklemiş olacak, hasretinle sarmalayacak seni, tıpkı bir annenin yavrusuna duyduğu özlemi duyacak, sana bu diyarlar...
Gözlerimi şelale gibi akan, barajdan ayırmıyor, su sesinin kulaklarımda bir melodi gibi işleyişini dinliyordum. Elimde sıcacık bir çay, dağın tepesinde kamp sandalyesine oturarak, derin nefesler alıyordum. Arada çektiğim hava semaverden çıkan dumarlarda karışsada, içime yayılan rahatlamayı engelleyemiyordu.
Sima'nın uzaktan gelen sesine karışan, Mustonun serzenişleri rüzgardan kulaklarıma doluyordu.
"Sevdin burayı"diyen Pamirle, başımı yan tarafıma çevirdim. Üstüne giydiği siyah ince ceket ve kucağında oturan Mert'in siyah ceketi, onların baba-oğul kombini yaptığını düşünürdü.
"Evet güzel"dedim o ve kucağında uyumuş Merte bakarak, gülümsedi. Ben onun ve oğlumun güzel olduklarını kastetmiştim. Ama o başka anlamıştı.
"Musto yanımıza gelmeden, çayını iç"dedi. Gözlerimi devirerek omuzumun gerisinden Sima ile tartışan Mustoya baktım.
Sima geldiğimiz andan beri instagrama koymak için fotoğraf çektirmek istemiş, Mustoda garibim, oturamadan onun esiri olmuştu. Bir saate yakın binlerce farklı pozda fotoğraf çekmesine rağmen Sima hiç birini beğenmemiş, çektirmeye devam etmişti.
"Kurğanıma çekmiyorum, de hayde"diyen Musto elindeki telefonu yere bırakıp, koşarak bizim tarafımıza gelmeye başladı.
"Musto"diye arkasından bağıran Sima ile güldüm.
Musto öyle bir koşuyordu ki, arkasından pitbull saldırıyor sanırdı. Benim gülme krizine girmemle, Musto yanıma gelmiş ayaklarımın önünde oturarak kendini saklamıştı.
"Pamir abe, ben bu kızdan kurtulamıyorum. Al şu bacını başımdan, bir çay içirtmedi"diyen Musto ayak dibimde oturarak, Pamir'e kızgınlıkla bakıyordu.
Pamir gülerek başını sağa sola salladı. Arkasına dönerek ilerdeki Sima'ya baktı. Sima eline, bu seferde selfie çubuğu almış kendi ekseninde dönerek, kendini çekiyordu.
"Adem, Mustoya bir çay getirin"diye seslendi. Adem bizden biraz uzakta beş koruma ve Sametle semaverin başında çay içiyordu. Pamir'in seslenmesiyle buraya bakmış ve başını sallayıp, karton bardağa çay doldurmaya başlamıştı.
"Yenge"diyen Mustoyla başımı eğip ona baktım. "Pamir abe, pinti olmuş, baksana sana bile sadece çay vermiş, insan bir bisküvi alır. Çay nedir yav, su içeydik bari"dediğinde yine gülme krizine girmiştim.
"Haklısın Musto, bana bile sadece çay verdi"dedim ona katılarak, Pamir boğazını temizlediğinde ona döndüm. Kaşlarını çatmış, Mustoyla bir olmamı sorguluyordu.
"Adem gelirken, bagajdaki sepetide getir"diyerek yine seslendi. Mert kucağında huysuzlandığında, ayağa kalkarak yere doğru sarkmış küçük pikeyi üstüne tekrar örtüm. Pamirin kollarında uyumayı sevmişti.
Pamirin kehribari gözleri, gözlerime kilitlendiğinde gülümsedim.
"Oğlumu kollarına alıştıracaksın"dedim
"İstese onu hiç kollarımdan ayırmam"dedi gözlerime bakarak, iki kaşım havaya kalktı. Geri çekilerek kucağında uyuyan Mertin yanağını okşadım.
"Keşke annesi de, istese"diyen sesine yandan gülümsedim.Adem elindeki piknik sepetini ve tepside taşıdığı üç bardak çayı yere bıraktı. Arkasından gelen başka bir koruma, katlanabilir masayı açarak, yere sabitledi. Musto olduğu yerden kalkmış, Adem'in yere bıraktığı büyük piknik sepetindeki, çubuk, bisküviler, marşmelovlar ve yaş pastayı masaya yerleştirdi. Son olarak tabak ve çatallarda çıkarıp masaya bıraktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siz Bana Aitsiniz +18
Teen Fiction[ Gerçek bir hikayeden uyarlanmıştır!! ] "Onu öğrendiğim gün hayatım değişti. Ondan bir oğlum oldu. Beni bir çocuğun babası yaptı ve şimdide eşi oldum. Bu güzel kadını sevmemek mümkün mü?" Genç adam, duyduğu sözlerle mutlu oldu fakat içini kaplayan...