İyi okumalar millet...
4. Ağustos
Deniz ve sahili olmayan şehirlerde yaşayan her genç gibi bende merak ederdim uçsuz bucaksız o mavi derin suları, dalgaların esintisinden gelen rahatlatıcı melodiyi ve yosun kokusunu...
İstanbul'a ilk geldiğim vakitlerde kendimi merak ettiğim o derin sulara götürdüm. İlk durağım Eminönü sahil olmuştu. İstanbul için büyük ve içinde kaybolacak şehir dediklerinde pek inanmamıştım fakat Eminönü sahile giden Marmara'ya bindiğimde görmüştüm o insan kalabalığını sonrada sahilde akan insan selini...
İlk görüşte vurulmuştum mavi derin sulara, uçsuz gözükmüyordu. Öbür sahil şeritlerini görebiliyordum ama manzarasına oturup saatlerce izleyerek büyüleniyordun.
Sonra hep yapmak istediğin o deniz turuna çıkarsın, nedenini bilmiyorum ama yolum sahile düştüğünde her zaman deniz vapuruna biner üst katta demirlere yaslanarak etrafa izlerim. Karaköyün güzelliğini, Galata'nın endamını, Üsküdar'ın ben burdayım diye bağıran iştihamında gözlerimi gezdirir rahatladığımı hissederdim.Belki de ondandır Pamir'in göğsünde mayışarak etrafı izlememin sebebi o günleri hatırlamamdan kaynaklı. Dalgalı saçlarım rüzgara karşı uçuşsa da serinlik rahatlattı.
Elini göbeğimde yavaşça okşadı."Mide bulantın var mı? Deniz seni etkiledi mi?"diyen Pamir'in sesi kulağıma gelirken saçlarıma ardı ardına öpücükler konduruyordu.
"İyiyim Pamir ayrıca denizi seviyorum"dedim.
"Sana sormadan tekneyi ayarladım ama trafiğe yakalanıyorduk"diyen sesini rüzgar bastırıyordu.
"Sorun olmayacağını söyledim ya hayatım, merak etme gayet iyiyim"diyerek elimi göbeğimde oynayan elinin üstüne koyarak endişesini azalmak istedim. Sırtımı daha çok göğsüne yaslayarak iyice ona sokuldum.
Bugün önemli ve güzel bir gündü. Simanın çok istediği ve bizim ortak olduğumuz markamızın lansmanına gidiyorduk.
Bir kaç saat sonra 'SuN' adını verdiğimiz markayı tüm Türkiye duyacaktı. Lansmanı deniz kenarına sıfır olan bir yalıda ayarlayan Sima bizden önce mekana gitmişti. Her şeyin kontrolünde olduğunu bilmeli ve aksiliklerin yaşanmasını istemediğinden öğle saatlerinde oraya ışınlandı. Akşam saatlerinde başlayacak olan lansmana Pamir ile katılacağımızdan Mert'e bakabilecek olan bakıcımız Elisaya onu emanet etmiştim. Yol trafiğinin çok yoğun olduğu bu saatlerde Pamir bizi belli bir noktaya getirmiş ve bizi bekleyen tekneye bindirmişti. Tekneye bindikten sonra Seçil Hanımın yalıya gittiğine dair mesajını almıştım."Annem istersek Mert'e bakabileceğini söylemişti ama kabul etmedim. Bu geceki başarınızı oda görsün istiyorum"
Pamir kulağıma eğilerek benimle konuştuğunda başımı yana eğerek başımı çenesine yasladın.
"Mert, Elisa ile vakit geçirmeyi seviyor. Annenin Simanın yanında olması gerekiyor, iyi düşünmüşsün"diyerek ona katıldığımı belirttim.
"Hala annen ile ilgili konuyu benimle paylaşmayacak mısın?"diye sorduğunda boştaki elime ellerini kenetledi.
Derin bir nefesi ciğerlerime hapsederken ne diyeceğimi bilemedim. O telefon konuşmasının gerçekleştiği gün Pamir beni yatakta ağlarken bulmuştu. Benim için o kadar korkmuştu ki sancım olduğunu falan düşünerek beni hastaneye götürmeye çalışmış fakat ağlamalarım arasında ona direnerek götürmesini engellemiştim. Öfkesinden ve sinirinden sesini yükselttiğinde gözlerinde görmüştüm beni acıya iten her şeyi yok edebileceğini, acımasız tarafını açığa çıkarttığını. Ona tek diyebildiğim annemle ilgili bir konu olduğunu ve şimdi konuşmak istemediğimi söylemiştim.
Nasıl bir halde olduğumu bilmiyordum fakat Pamir'in beni kucaklayarak yatağa oturduğunu saatlerce saçlarımı okşayarak beni kendime getirmeye çalıştığını hiç unutmayacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Siz Bana Aitsiniz +18
Teen Fiction[ Gerçek bir hikayeden uyarlanmıştır!! ] "Onu öğrendiğim gün hayatım değişti. Ondan bir oğlum oldu. Beni bir çocuğun babası yaptı ve şimdide eşi oldum. Bu güzel kadını sevmemek mümkün mü?" Genç adam, duyduğu sözlerle mutlu oldu fakat içini kaplayan...