48. Bölüm

5.2K 407 41
                                    

İyi okumalar...

7. Haziran

"Kendime söz, bana dikenlerini batıran hiç kimseye çiçeklerimi sunmayacağım. Bundan sonra kötülüğe iyilikle gidecek kadar merhametli değilim."

'Derler ki; korku insanı iki şekilde yönetir. Birinde yapmak istemediğin şeylere mecbur kalırsın. Diğerinde korkunu ortadan kaldırmak için üstüne yürürsün.

Bu yükseklik korkusu olan bir insanın, gökdelene çıkarak aşağıya bakması gibi...
Yada o gökdelenden aşağı atlamak gibi...
Korku yönetir.

Ellerimin hep soğuk olduğunu biliyordum. Ama bir gün önce yaşananlar, ellerimi buz kesmişti. Korkum tetiklendi.

Pamir gözlerimin önünde vuruldu. Oğlumun babasının kanı elime bulaştı. O kurşunun kulağımın yanından geçişi, havayı kesen saniyelik bir cismin beynimi alt üst ettiğini nasıl anlatabilirdim.
Korkumdan akıttığım yaşlar görüşümü engellediğinde neresinden vurulduğunu dahi fark edememiştim. Ama o keskin kan kokusunu ciğerlerime çekmiştim.

Mezarlık ziyaretimiz kabusu yaşatmıştı. Babamın mezarını görmek isterken, ablamın ölümü ortaya çıkmıştı. Pamir artık küçükken gördüğüm psikolojik şiddeti anlayabilir miydi?
Herkesin ablamın ölümünden beni sorumlu tuttuğunu ona söylemeli miydim? Bilhassa kardeşim Kaderin en çok bu yüzden beni sevmediğini bilse ne düşünürdü?
Yada hep şüphelendiğim annemin sevgisi, belkide benimde ölmemi istiyordu.
Peki Ilgaz ailesinin erkek bebek beklerken kız doğuşumun, bana yaşattığı zorlukları nasıl anlatacaktım.

Acı içinde doğan bir insanın kaderi hep acıyla mı geçecek? '

Derin bir nefes alarak, gözlerimi bir kaç saniyeliğine yumarak tekrar açtım. Elimdeki telefona daha neler yazmak isterdim ama kelimeler tükenmişti. Gönder tuşuna basarak mesajı psikoloğama gönderdim.

Penceren göründüğüm kadarıyla, aşağıda bulunan Gümüşay tarlasında ondan fazla büyük kazan pişiyordu. Binlerce masa ve sandalye uzunca yedi sıra şeklinde dizilmişti. İki farklı büyük çadırda kurulmuştu. Sanırım isteyen çadırda serilen yer minderlerinde yemek yesin diyeydi. Bir çok araba tarlanın etrafına dizilirken her dakika gelen misafirlerin arabaları tarlanın etrafını sarıyordu.
Galerici dükkanı, açılış törenine benziyor...

Pamir dediğini yapmıştı. Oğlunun doğumu için kutlamalara dünden başlamıştı.

Mardin'den dönerken yolda Efnanı almıştık. Pamir'in dediği gibi omuzundan vurulmuş, kurşun dışarı çıkmıştı. Efnan araba hareket ettiği için zorlansa da, yarayı temizlemiş ve dikiş atmıştı. Hakkari'ye vardığımızda Pamir, vurulduğunu kimseye bilmeyecek diyerek uyardı.  Efnanı, Mert'in kutlamaları için getirdiğimizi söyledi. 

Annem her şeye sessiz kalmıştı. Efnan durumdan rahatsız olsada susmuştu. Bir tek ben deli gibi bağırmıştım.

Canının yandığını hissetmiyordu. Ama yaranın yokmuş gibi  davranılması sinirlerime dokunmuştu.
Bir şekilde yarasından söz etmedim. Ama yarasının varlığını da görmezden gelmedim.

Tekrar derin bir nefes aldım. Artık odadan çıkmalı ve oğlum için düzenlenen kutlamalara katılmalıydım. Giydiğim kırık beyaz kaftanın eteklerinden tutarak ayağa kalktım. Kolumda ve boynumda hatta kulağımda altın küpeler vardı. Arzu Hanım, Gümüşay konağında bir kasası olduğunu ve altınların bir kısmının burda bırakıldığını söylemişti. Boynuma taktığı gerdanlık setinin sadece küçük bir parça olduğunu istersem kasadan daha büyük bir parça takabileceğimi söylediğinde- küçük diye bahsettiği gerdanlığı boynumu koparacak derecedeki ağırlığını fark etmediğinden- reddettim.
Parmağımda olan büyük pırlanta yüzüğün, ideal olduğunu düşünmüş olacakki, altın yüzük takmamı istememişti.

Siz Bana Aitsiniz +18Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin