Selam!!!
Farkındayım böyle konuya giriş yapmak biraz saçma oldu ama ne yazılır buralara pek bilmiyorum açıkçası. 'Al bakalım mal bu' diyerek hikayeyi ortaya salmak istemediğim içinde birkaç şey söylemek istiyorum..
Bu kurguda birden aklıma gelip beni çok heyecanlandıran bir ikilinin hikayesini okuyacaksınız. Ben ikisine de bayılıyorum umarım sizde seversiniz. Umut ve Bilge size emanet şimdilik dokuz bölüm yükledim. Yorumlarınızı ve önerilerinizi her zaman bekliyorum.Eğer sizde klişelerden sıkıldıysanız bir şans verirsiniz diye düşünüyorum.
Bir sonraki gün yapacak işlerini düşünmekten gece uykusunu uyuyamayan varsa eğer bilin ki yalnız değilsiniz kardeşlerim. Her önemli günün öncesini kendime zehir etmiş olsam da asla bir yere geç kalmışlığım olmadığı için gururlu bir çocuğum şuan.
Gururlandığım şeye de bak amk. Vizyonsuzlukta benim gibi olun. Ya da olmayın. Çünkü benim genel olarak başarısız bir durumum olmasa da çevrem tarafından pek takdir edilen yönüm yok diyebilirim.
Hatta çocukken bu neden böyle deyip boka bakar bakılan çocuk vardır ya hani. Heh işte o bendim sanırım. Ama kendimi hiçbir zaman bok olarak görmedim orası ayrı. Onların sebepleri hiçbir zaman benim umurum da olmadı çünkü. Onlarla değer yargılarımız beş yaşında da farklıydı. Yirmi beş yaşında da farklı.
Hepimizin birkaç mandal ve leğene değişmek isteyeceği akrabaları vardır ya işte benimkilerin hepsi öyle. 'Onlar' diyerek kısaltmış olsam da annemin kısaltmakla bitmeyecek bir ton akrabasından sadece bazıları.
Belki babam bu kadar erken ölmeseydi 'onlar' da benim hakkımda bu kadar yorum yapma hakkını kendilerinde bulamayabilirlerdi ama maalesef olaylar hiçbir zaman benim istediğim gibi gelişmemişti. Babam vefat edince dedem ve ananemin ile beraber oturmaya başlamış dedemin vefatı ile de annem ananem ve ben bu ev arkadaşlığını sürdürmüştük.
Ev arkadaşlığı diyorum çünkü inanın ev arkadaşları bile bizim birbirimizi tanıdığımızdan daha fazla tanıyordur bence. Ben ikisi hakkında da yeterli bilgiye sahibimde onlar beni hiç tanımıyor olabilirler. Bir gün 'sen kimdin ya' diye soracaklar diye korkmuyor değilim açıkçası. Ananem zaman zaman bana çok korkunç bir şeye bakar gibi bakmasa mesela belki onu yaşlılığından ötürü sevebilirim ama yapamıyorum. Beni hiç sevmediğine o kadar eminim ki. Çocukluğumda bu beni çok üzerdi biliyor musunuz? Ama artık alıştım. Bu konuyla dalga bile geçebiliyorum artık. Büyümek böyle bir şeyse haberler kötü arkadaşlar ben büyümüş olabilirim. Yirmi beş yaşında bir şok dalgasıyla karşı karşıyayım şuan.
Annemi merak etmiş olabilirsiniz şimdi. Annesi varken bu kadar da sevgisiz büyümüş olamaz diyorsanız yanılıyorsunuz. Şu el âlem denen hastalığı bilmeyeniniz yoktur. İşte benim annem bu hastalığa babam öldüğü gün tutuldu maalesef. Dul ve çocuklu bir kadın olmanın üzerine tutucu ve fikirsiz bir ailenin karartmayacağı kalp yoktur herhalde. İşte annem maalesef kalbini hep karartmayı seçti.
Umurumda değilmiş gibi anlatsam da bunların hepsi bir zamanlar çok fazla umurumdaydı ve kendime çok fazla zarar verdim. Ama sonra umursamadığım ve onların olmadığını düşündüğüm zamanlarda daha mutlu olduğumu gördüm. Üniversite bu konuda bana çok yardımcı oldu şimdi yalan yok. Oradayken onları unutmak daha kolaydı. Ama üniversite bitip tekrar bu eve gelince işler benim açımdan biraz zorlaştı.
Dört yılı geçirip gelmiştim ama 'onlar' hep yerlerinde saymışlardı. Bu zaman zarfında düğünler, torunlar, nişanlar olmuştu ve ben hala ailenin en başarısızıydım. Üniversiteyi, hem de erkek işi denilen makine mühendisliğini altmış kişilik bölümde birincilikle bitirmem onlar için başarı sayılmıyordu. Onlara göre başarı zengin bir koca ile evlenip birde çocuk yapmak olduğu için benim yaptıklarım çok takdir edilesi şeyler değildi. Benden onlardan takdir bekleyen eski küçük Umut değildim zaten.
Beni neden sevmediklerine çok net bir cevabım yok aslında. Küçükken adım ile dalga geçerlerdi mesela. Benim çok sevdiğim babamın bana armağanı olan ismimi erkek ismi olarak gördükleri için. Sonraları büyüdüm görünüşüm ve giyim kuşamım ile dalga geçmeye başladılar. Kısa saçlarımı dillerine doladılar. Bunları hepsini içine annemi de katıp yapıyorlardı ve beni en çok üzen tarafta annemin de onlara katılmasıydı. Zaten içimde hissettiğim şeylerden dolayı karışık olan kafamı bu davranışlarla daha fazla karıştırıyorlardı.
Bu olayların son bulması benim ergenlikte kendimi keşfedip kendimden kaçmayı bırakmamla son buldu. Onların dediği gibi erkek değildim ama onların kalıplarına uyacak bir kadında hiçbir zaman olmayacaktım. Evin yine akrabalar tarafından istila edildiği bir gün giydiğim gömlek ve şort üzerinde benimle dalga geçerek 'erkek misin kız mısın belli değil' diyen akrabama gömleğimi çıkarıp memelerimi göstermemle deli damgasını yiyerek sonunda onlardan kurtulmuştum.
Deli olmak çok işime yaradı diyebilirim. Bir daha kimse benimle bu konu ile ilgili dalga geçemedi. Eserekli bir kız olarak anılmaya başladım. Halbuki benimle oturacak ve beni dinleyecek biri olsaydı etrafımda kendimi keşfetme sürecim daha az sancılı olabilirdi. Kız arkadaşlarımdan hoşlandığım için kendimi suçlayıp öldürmeyi düşünmezdim o zaman. Kendimi hastalıklı olarak düşünüp işkence etmezdim. El yordamıyla yaşadığım hayatım nihayet üniversitede düzene girdiğinde kafamı yastığa her koyduğumda yaralı geçen çocukluğuma bakıp ağlamazdım.
Neyse ki artık hiç biri bana karışma cesareti bulamıyorlar. Zaman içinde eski yumuşak başlı saf çocuğun yerini onlara karşı hırçın ve ağızlarının payını veren kadın alınca işlerin seyri biraz değişti diyebilirim. Tabi bunda üniversiteden beri hiçbir şekilde ne annemden ne de 'onlar' dan hiçbir maddi yardım alamamamın etkisi çok büyüktür diye düşünüyorum. Evrende karma diye bir şey varsa ve benim onlara harçlık vereceğim günler gelecekse de çok affedersiniz de siktirin gidin efendimden başka cevapta veremeyeceğim kimse kusura bakmasın.