Şaskınlık. Şu an en yoğun hissettiğim duygu buydu.
- P-Pınar emin misin?
"Bilmiyorum, pek emin değilim."
- Ne demek istiyorsun?
"1 yıl öncesine kadar bana da böyle bir kolye geliyordu notlarla beraber. Ama kolyenin ucunda ki taş farklıydı."
- Ucunda ki taş neydi?
"Zümrüt taşıydı. Notlar ve kolye hâlâ bende duruyor istersen getireyim bir bak?" Olumlu anlamda kafamı salladım. Bunları aklım almıyordu. Pınar banyonun yanında ki odaya girip birkaç dakika sonra elinde iki kutuyla geri geldi. Elinde ki benimkinin aynısı kutuyu uzattı. Kutuyu alarak içini açtığımda zümrüt taşlı gümüş bir kolye beni karşıladı. Pınar'a döndüm. Omuz silkerek, "bence bunu gönderen kişinin amacı bizimle uğraşmak. Çok takmayalım, baş belasının tekidir," dedi. Elinde ki diğer kutuyu bana uzattı ve, "bunun içinde de notlar var," dedi. Kutuyu elime alarak içini açtım. Yaklaşık 10 tane not vardı. Pınar, "ben notları gönderilme sırasıyla sana vereyim," diyerek içinden sararmış bir kağıt çıkarıp verdi. Kağıdı açıp okudum.
Yarın saat 17.00'da her zaman gittiğin yurdun önünde ol.
Kaşlarımı kaldırdım. Bu bana gelen notun aynısıydı. Sadece yer değişikliği vardı. "Pınar, bu benim notumun aynısı. Sadece yer değişikliği var." Kaşlarını çattı. "Emin misin?" Kafa salladım. "Bunun anlamı ne Yaren?"
- Bilmiyorum. Biri bizimle oynuyor. Notta yazdığı gibi ertesi gün gittin mi?
"Evet gittim. Bana gönderdiği taşın özelliğinden bahsetti. Zümrüt taşı sadakat, duyarlılık taşıymış,'bu özellikleri taşıyorsun, falan dedi. Yüzünü görmeye çalıştığımda ise 'önemli biri değilim,' diyerek yanımdan ayrıldı. Ondan sonra da bir yere çağırmadı zaten. Sen gittin mi?"
- Evet gittim. Bana da aynış şeyleri söyledi. Taşımın özelliğini anlattı.
"Neymiş özelliği?"
- Cesaret taşıymış. Sadeliği ve alçakgönüllülüğü simgeliyormuş.
Dudaklarını birbirine bastırdı. Sanırım o da anlam veremiyordu tüm bunlara. Başka bir kağıdı elime verdiğinde açıp okudum.
Neden kolyeyi çöpe attın Pınar?! Bu kolye seni simgeliyor, o kolyeye iyi bak. Şimdi kokyeni sana getirdim, bir daha getiremeyebilirim. Ama sakın kolyeyi kaybetme!
Kağıdı katlayarak kutuya geri koydum ve sordum. "Polat'ın bu notlardan ve kolyeden haberi var mı?"
- Hayır, bir mektubunda beni tehdit etti. Bende Polat'a söyleyemedim.
Ofladım. Kapı zili evin içini doldurduğunda birbirimize baktık. Bunları görmemeleri gerekiyordu. Pınar hızla ayağa kalkıp notları kutuya tıkıştırdı. Pınar, "istersen seninkini de saklayayım," dediğinde kutuyu Pınar'a verdim. Kutuları aldığı odaya girdiğinde, kapı zili bir kez daha çalmıştı. Ayağa kalkarak kapıyı açtım. İkiside kaşlarını çatmış bana bakıyorlardı. "Neden açmıyorsunuz kapıyı?" Alaz'ın sorusuna cevap verecekken Pınar odadan çıkarak "Alaz abi, Yaren'e yeni aldığım elbiseleri gösteriyordum da dalmışız." Alaz tek kaşını kaldırdı. İnanmadığı belliydi. Ama daha fazla üstelemeden içeri girdiler. Ellerinde ki poşetleri görünce "bunlar ne?" Diye sordum. Polat cevapladı:
- Alaz tutturdu midye almaya gidelim diye. Bizde gittik mideycinin bütün tezgahını sömürdük.
Heyecanla gülümsedim. Midye bu hayatta en sevdiğim şeylerden biriydi. Alaz gülüşümü izliyordu. Gözlerime baktığında göz kırparak poşetleri masaya bıraktı. İstemsizce Alaz'ı izlemeye başladım. Midye sevdiğimi biliyordu, bu yüzden almıştı. Pınar tabakları getirdiğinde hepimiz masanın etrafında ki koltuklara kurulduk. Alaz'ın yeşilleri yanan elime takıldı ve kızgınlıkla bana baktı. "Duru, neden elin sarılı değil?" İçimden hir küfür savurdum. Kolye olayına o kadar dalmıştık ki tekrar sarmayı unutmuştum. "Banyodan çıktıktan sonra sarmayı unutmuşum." Ayağa kalkarak elini bana uzattı. "Gel,önce elini saralım sonra yeriz." Elini tutarak ayağa kalktım ve beni en köşede ki odalardan birine sokarak kapıyı kapattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)
Teen FictionBir adam ve bir kadın. Geçmişin kirli pençeleri... İntikam almak isteyen bir adam. Tek hayali, sevdiği adamla sonsuz olmak isteyen bir kadın. Kadının bu hayalini elinden alıp tutsak eden adam: ALAZ AKSOY Hayatı çaresizlikten ibaret olan, sürekli yar...