"Bir sorun olmadığına emin misin?"
Elimdeki çatalla tabağımdaki bezelyeleri ileri geri oynatırken diğer kolumun dirseği masada, eli ise yanağıma yaslıydı. Feyza'nın sorusuna omuz silktim.
"Bir sorun yok."
"Neden yemeğini yemiyorsun?"
Bakışlarımı kaldırıp dik dik ona baktım. "Bu sorunun nedenini öğrenebilir miyim?" Gözlerini devirdi.
"Yemiyorsun. Açık ve net bir sebep."
Midem bulandığından ağzıma tek lokma atasım gelmiyordu. Sanırım hamileliğin getirisi olmalıydı.
"Canım istemiyor. Açık ve net."
Sessiz kalarak yemeğine devam etti. En yakın zamanda Bursa'ya dönmek istiyordum lâkin bunu daha diğerlerine söylememiştim ama kabul edeceklerinden şüphem yoktu. Bir an önce Bursa'ya dönmek ve bebeği orada, gözden daha uzak olan o şehirde aldırmak istiyordum.
Birkaç dakika sonra Alp'te yanımıza geldiğinde midem iyiden iyiye bulanıyordu ama yinede kusacak derecede değildi. İçime bastıran sıkıntıyla çatalı sertçe tabağa bırakıp yüzümü sıvazlarken ofladım.
Çaresiz hissediyordum.
İkiside bu hareketimle irkilmişlerdi lâkin bana temkinli yaklaşmaya çalışıyorlardı çünkü ikiside ve hatta hepsi, 3 gündür bendeki garipliği fark etmiş olmalıydılar.
Lanet hamileliğimin dördüncü günündeydim.
"Sana ne oldu?" Diye sordu Alp, ciddiyetle, belkide ilk kez bu kadar ciddiydi. "Günlerdi garipsin, bir sorun mu var?" Bana soğuktu ve bunun sebebi o gün Alaz ile gitmemden kaynaklydı.
Keşke gitmeseydim. Ve ben keşke'lerle yaşamaktan yorulmuştum.
"Kesinlikle var," diye bir nevi onayladı Feyza, şimdi o da ciddi görünüyordu ve ben son derece rahattım, içimin sıkıntılarla dolu olduğunu saymazsak.
"Kuruntu yapıyorsunuz."
"Bence yapmıyoruz," dedi Alp, tek kaşını kaldırarak. Gözlerimi devirdim. "Sen bana trip attığı günlere dönsene, daha çekilir oluyorsun." Çarpık bir şekilde güldüğünde karnıma giren sancıyla yüzümü buruşturmamak için kendimi zor tuttum. Bir an önce masadan kalkmak ve odaya çıkıp yorganın altına girmek istiyordum. Sandalyemi geriye çekerken yavaşça ayaklandım ve "biraz dinlenmek istiyorum," diyerek yanlarından ayrıldım. Bu hareketim şüphelerini artıracak olsada o an için umurumda değildi.
Odaya girdiğimda yatağa ilerlerim ve kalbi, fark ettiğim şeyle geçmişin pençelerini kendi elleriyle kendine geçirip dehşetle atmaya başladı.
Siyah, dikdörtgen bir kutu...
Yatağın üzerinde duruyordu ve sanki günlerdir oradaymış gibi ölü bir insan bedeni misali zihnimi korkuya boğuyordu.
Titreyen bacaklarımla yatağın üzerine oturup parmak uçlarımla kutuyu elime aldım. Kutunun kapağını açtığımda içinde beklediğim gibi beyaz kağıt parçasıyla karşılaştım.
Neden bugün? Neden şimdi?
Dört yıldır hiçbir şekilde gelmeyen bu notlar neden şimdi gelmişti?
İkiye katlanmış olan kağıdı açtım.
Uzun bir aradan sonra merhaba, Yaren Duru.
İçinden 'neden şimdi?' Diye sorduğunu tahmin edebiliyorum ve sormakta haklısında. Ama ben hep buradayım.
Ben hayatınızın merkezindeyim.
Beni hiç görmediniz ama ben size hep bir nefes kadar yakınınızdayım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)
Novela JuvenilBir adam ve bir kadın. Geçmişin kirli pençeleri... İntikam almak isteyen bir adam. Tek hayali, sevdiği adamla sonsuz olmak isteyen bir kadın. Kadının bu hayalini elinden alıp tutsak eden adam: ALAZ AKSOY Hayatı çaresizlikten ibaret olan, sürekli yar...