31. Bölüm

612 62 37
                                    

Pınar, gözyaşlarını silerek Alaz ile beraber ayağa kalktı. Bakışları beni bulduğunda hüzünle gülümseyip bana sımsıkı sarıldı. Kollarımı beline doladım. "Özür dilerim," dedim tekrardan. Ne olursa olsun kendimi suçlu hissediyordum. Benden ayrıldığında kafasını iki yana salladı. "Sen doğru olanı yaptın, Yaren. Eğer Polat katil olduğumu şimdi öğrenseydi daha kötü olabilirdi." Bende onun gibi hüzünle gülümsedim. Polat ile tekrar bir karmaşa yaşamışlardı ve umarım barışırlardı...

Arabaya bindikten sonra Pınar'ı eve bırakıp yola koyulduk. Polat ile meselelerini kendi başlarına halletmeleri daha iyi olacaktı. Dağ evine giden yoldan başka bir yola saptığımızı görünce kaşlarımı çattım ve "nereye gidiyoruz?" Diye sordum. Dudağının bir tarafı kıvrıldı ve o güzel gülümsemesini gözler önüne serdi. Ona dönerek kafamı sağa yatırdım. "Alaz, bir soru sordum... Nereye gidiyoruz, söylesene?" Bana yandan bir bakış attı ve "sürpriz," diye fısıldadı. Gözlerimi devirdim:

- Yine mi sürpriz?

Kendi kendime söylenmeme gülerek gaza bastı. Sürprizleri severdim ama bildiğim sürprizleri!
Birkaç saatlik uzun yolculuğun ardından sonunda geleceğimiz yere varabilmiştik. Gözlerimi kısarak etrafa bir göz attım. İki katlı, teraslı müstakil bir evin önünde durmuştuk. Arabadan inerken sordum. "Neresi burası, neden geldik?" Yanıme gelip elini elime kenetledi. "Birkaç gün burada kalacağız." Ağzımdan bir şaşkınlık nidası döküldü. "Ama yanıma hiçbirşey almadım." Avucunun içinde ki elime bir öpücük kondurduğunda, boşta kalan eliyle cebinden bir anahtar çıkardı:

- Sorun yok, güzelim. İçeride lazım olabilecek herşey var.

Evin kapısını açtığında birlikte içeri girdik ve girdiğimde gözlerimin parladığına emindim. Çünkü burası çok güzeldi. Evin Tavanı tamamen fosforlu yıldızlarla süslenmişti. Birkaç adım attığımda görüş alanıma duvarı boydan boya kaplayan bir televizyon girdi. Duvara monteliydi. Televizyonun tam karşısında bir L koltuk ve masa vardı. Sağ tarafta pastel renklerde bir amerikan mutfağı vardı. Salona doğru adım attım. Büyülenniş gibiydim. Teviyonun yanında ki duvar boydan boya camdı ve bahçeye açılıyordu. Bahçede ise bir süs havuzu ve hamak vardı. Bu sadece evin alt katıydı ve üst katın en az bu alt kat kadar güzel olduğuna emindim.

Arkamı döndüm heyecanla. Alaz elleri ceplerinde, duvara yaslanmış bir şekilde gülümseyerek beni izliyordu. Mest olmuşçasına gözlerimi büyülttüm. "Alaz, burası çok güzel!" Sırtını duvardan ayırıp tam karşıma geldi ve beni heyecanden bayıltacak o cümleyi söyledi:

- Burası senin.

"Benim mi?" Diye sordum, heyecandan titreyen sesimle. Bir adım daha yaklaşıp yüzünü yüzüme hizaladı. "Evet, burası artık senin... Senin için yaptırdım burayı." Hiçbir şeyi umursamadan kollarımı boynuna doladım ve ona sımsıkı sarıldım. Bu yıldızlar, bahçede ki hamak, hepsi benim içindi.

Ve ben uzun zaman sonra kendimi ilk kez bu kadar mutlu hissediyordum...

Kollarını belime dolayarak burnunu, boynuma gömdü ve derin bir nefes aldı. "Teşkkür ederim Alaz," diye fısıldadım. Bu benim için çok özeldi. "Dahası var," dediğinde ondan ayrıldım. Tekrar elimden tutarak beni yukarı kata çıkardı. Üst katta bir yatak odası, 2 banyo ve bir misafir odası vardı. İkinci katı es geçerek terasa çıkan merdivenlerin başına geldiğimizde, Alaz duraksadı. Ve beklemediğim bi anda tek elini gözlerime kapatıp kulağıma fısıldadı. "Sürprizi bozmayalım." Diğer elini belime yerleştirerek beni, beraberinde merdivenlerden çıkrmaya başladı. Sonunda merdivenler bittiğinde yanağıma ufak bir öpücük kondurup yavaşça elini gözlerimden çekti.

Usulca gözlerimi açtım.

Ve beni o mükemmel manzara karşıladı.

Mutluluktan ağlamak istedim o an.

BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin