40. Bölüm

427 46 8
                                    

Eve geldiğimde oldukça dalgın bir haldeydim. Babamın söylediklerine inanıp inanmayacağımı kestiremiyordum. Pınar'ı kızı gibi gördüğünü, onu sevdiğini söylüyordu. Ama babam kimseyi sevmezdi ki...

Yanılıyor muydum?

Kapıyı çaldığımda derin bir nefes aldım. Kafam allak bullak olmuştu ve sürekli düşünceler içinde boğuluyordum. Birkaç dakika sonra Pınar heyecanlı bir şekilde kapıyı açtığında gözlerimi kıstım. Yine neye heyecanlanmıştı acaba. Bir şey söylemeden içeri girdiğimde Polat ve Alaz'ı ayakta dikilir bir vaziyette buldum. 'Ne oldu,' dercesine kafamı salladığımda Pınar karşıma gelerek "yılbaşı alışverişine gidiyoruz," dedi. Polat ve Alaz'ın sıkıntılı yüz ifadesinden böyle bir şey olacağını tahmin etmeliydim:

- Gidelim diye zorladın değil mi?

Sorumla birlikte Pınar omzunu silkti. "Ne yani, süslemesiz yılbaşı mı olur?" Alaz, sinirli bir şekilde Pınar'a baktı. "Yılbaşını zar zor kabul ettim, Pınar. Bir de beni yılbaşı alışverişine mi götüreceksin?"

- Alaz abi! Mızıkçılık yapma.

Alaz, dayanamayarak güldüğünde bende gülümsedim.

Belkide bu yılbaşı alışverişi eğlenceli olabilirdi...

------------------
Süslemeleri alacağımız dükkana girdiğimizde büyülenmiş bir şekilde etrafa baktım. Her taraf yılbaşı temalıydı ve dükkan sarı bir loş ışıkla aydınlatılıyordu. Tavana baktığımda gözlerimi hayranlıkla büyülttüm.

Tavandan yıldız şeklinde ışıklar sarkıyordu ve bulunduğumuz yeri mükemmel bir güzelliğe sürüklüyordu. Polat ve Pınar, çoktan noel ağaçlarının yanına gitmişlerdi bile.

Kulağımdaki nefes ile bir an irkilsemde Alaz'ın fısıltısıyla gülümsedim. "Bak, burada da yıldızlar var." Kafamı salladım. Gözlerimi yıldızlardan alamıyordum. Derin bir nefes aldım:

- Yıldızlar her yerde ve her zaman güzeldir.

Bakışlarımı ona çevirdim. Gözlerimin en derinine bakıyordu. "Evet," diye fısıldadı. "Yıldızlar her zaman ve her yerde güzeldir. Tıpkı senin gözlerinde olduğu gibi."

Bende onun gözlerinin en derinine baktım. "Seninde gözlerin benim ormanım... İçinde kaybolmak isteyeceğim kadar güzel bir orman."

- Bazı ormanlar tehlikelidir, güzelim.

Bu cümle belki birçok anlam barındırıyordu lakin benim için şu an o anlamlar önemli değildi.

Onun 'tehlikeli' diye nitelendirdiği orman, benim için huzurdu.

"Biliyorum, Alaz. Senin gözlerinde ki ormanda tehlikli ama ben o ormanda huzur buluyorum... İnsanın huzur bulduğu yer kendisi için güvenlidir. Ben senin gözlerinde huzur görüyorum... Sadece benim görebildiğim bir huzur."

Tekrar baktı elalarımın en derinine. Sanki daha fazla huzur bulayım diye baktı...
"Benim gözlerimde huzur mu buluyorsun?" Diye sordu. "Evet," diye yanıt verdim. Gülümseyerek parmaklarını parmaklarıma kenetleyip elimi sımsıkı tuttu. Ardından kar spreylerinin olduğu tarafa ilerledik. "Kar'ı sever misin?" Diye sordu. Hüzünle gülümsedim:

- Sevmem.

Kaşlarını çattı. "Neden?" Derin bir nefes aldım. "Her kar yağdığında çocuklar sokağa çıkıp kar topu oynar, kardan adam yaparlardı. Bende hep onlarla oynamak isterdim ama babam hiçbir zaman izin vermezdi. Sadece bahçeye çıkıp tek başıma oynamakla yetinirdim... Bu benim içimde hep bir sızı olarak kaldı Alaz. Bu yüzden kardan nefret ederim. Bana hep içimde ki sızıyı hatırlatır." Gözlerine hüzün yerleştiğinde yutkundu.

BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin