Tekrardan merhabalarr. 🖤
Bölüm atmayı baya özlemişim. Her ne kadar özel bölümler atmış olsam da sanırım bu bölümlerin yeri ayrı...
Kitabımızı yarı finale ulaştırdığımıza göre, bir aksaklık çıkmazsa inşallah finale kadar aralıksız devam edeceğiz.
Sizi 2 ayın sonunda, Buz ve Ateş'in satırlarıyla baş başa bırakıyorum.
Keyifli okumalar... 🍀
------------------------------------------------------------
3 Yıl, 11 Ay Sonra
Pencereden yüzüme vuran tatlı esintiyle gözlerimi kapattım ve elimi çenemin altından çekerek yüzüme gelen kâküllerimi geriye attım.Kâkül kestireli 1 yıl olmuştu ama hala alışabildiğim söylenemezdi.
Saatlerdir oturduğum, pencerenin önünde bulunan koltuktan kalkarak masadaki kahve kupamı aldım ve mutfağa geçerek tezgahın üzerine bıraktım. Ardından tekrar salona geçerek koltuğa oturdum ve sesli nefes verip başımı geriye atarak gözlerimi kapattım.
- Bugün gidecek misin?
Gelen sesle ile gözlerimi açarak yarı çıplak olan Alp'e baktım. Elindeki havluyla nemli saçlarını kurutuyordu. Omuz silkerek bakışlarımı zemine indirdim
- Sence gitmeli miyim?
Elindeki havluyu gelişigüzel tekli koltuğa atıp yanıma oturdu. "Kendini orada iyi hissediyorsan, gitmelisin."
İyi hissetmek... Ne kadar da uzak bir kavramdı bana.
"Hissediyorum ama bugün gidip gitmemek konusunda emin değilim." Gülümseyerek yanağıma yumuşak bir öpücük kondurdu. "Eğer gidersen seninle gelebilirim? İster misin?"
Genişçe gülümsedim.
"Olur."
- Tamam o zaman. Sen Okan'ı ara, bende üzerime bir tişört giyeyim.
Alp'i onayladığımda yanımdan kalkıp üst kata çıktı; bende bu arada sehpanın üzerindeki telefonumu alıp Okan'ı aramaya başladım. İkinci çalışta açtı. "Selam Okan, nasılsın?"
- İyidir güzellik, sen?
"İyi. Bugün gidelim mi?"
- Olur ama birkaç saate olsa olur mu? Birkaç işim varda.
Göremeyeceğini bilsemde kafamı salladım. "Olur, haberleşiriz o zaman."
- Tamamdır, görüşürüz.
Telefonu kapatıp yanıma bıraktım. Gece, birkaç gündür olduğu gibi şiddetli baş ağrılarımdan biri tutmuştu ve bu yüzden doğru düzgün uyuyamamıştım.
Ne de çok isterdim, bir daha uyanmamak üzere uyumayı.
Bu isteğimin ne zaman gerçekleşeceği tam bir muammaydı.
Bir an önce gerçekleşse ya.
Belki ona kavuşurum...
Gözlerim dolduğunda parmak uçlarımı gözlerime götürüp yaşları dağıttım. Kapı ziliyle ayağa kalktığımda Alp'te üzerine bir tişört geçirmiş şekilde yanıma geliyordu. Kapıyı açtığımda Irmak'ın gülümseyen yüzüyle karşılaştım. Ona gülümseyerek elindeki poşetlerden birazını aldım ve mutfağa doğru ilerledim. O ve Alp'te arkamdan geliyorlardı. Irmak oflayarak poşetleri tezgaha bıraktı.
- İstediğim çikolatadan kalmamış ya. Gerçekten inanamıyorum! Esra'ya gelirken almasını söyledim, inşallah unutmaz.
Gülümsedim. "Eslem nerede?" Diye sordum. Bugün hiç eve gelmemişti ve nerede olduğunu merak ediyordum. "Esra'nın yanına geçmiş," diye cevapladı. "Gelirler birkaç saate." 'Anladım' dercesine kafamı sallayıp poşetteki eşyaları çıkardım ve kahvaltılıkları buzdolabına yerleştirmeye başladım. Irmak'ta bakliyatları üst dolaplardan birine yerleştirirken, Alp'te telefonuyla ilgileniyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)
Novela JuvenilBir adam ve bir kadın. Geçmişin kirli pençeleri... İntikam almak isteyen bir adam. Tek hayali, sevdiği adamla sonsuz olmak isteyen bir kadın. Kadının bu hayalini elinden alıp tutsak eden adam: ALAZ AKSOY Hayatı çaresizlikten ibaret olan, sürekli yar...