1. Bölüm

6.3K 164 141
                                    

Umut...
Hayallerimin gerçekleşmesine karşı umutlarım var ama gerçekleşmemesine karşı korkularım da var. Hayatım umut ve korkularımdan oluşuyor ve ben korkularımdan kurtulmak, umutlarımı gerçekleştirmek istiyorum. İnsanın korkularından kurtulması mümkün mü?

Annemin sert sesiyle düşüncelerimden sıyrıldım. "Yaren, börek tepsisini fırından çıkardın mı?!"

"Çıkarıyorum," diyerek oturduğum sandalyeden kalktım ve fırının üzerindeki bezi alarak kapağı açtım. Börek kokusuyla gözlerimi kapattım. Gerçekten güzel kokuyordu. Tepsiyi çıkartarak tezgahın üzerine koydum ve fırının kapağını kapatarak anneme seslendim. "Böreği çıkarttım anne." "Tamam, gerisini ben halledeceğim." Onayı aldıktan sonra hızla duvardaki saate baktım. Tam saatiydi. 14.00. Gülümseyerek annemlere görünmeden hızla arka bahçeye çıktım. Çalıklıların arasındaki benim için yapmış olduğu küçük posta kutusunu açtım. Oradaydı pembe kağıt. Gülümseyerek açıp etrafı kontrol ederek okumaya başladım:

Bugün yine gülümserken gördüm seni. Uzaktan izledim o güzel yüzünü, ela gözlerini. İçimde ki kalabalık seni gördüğüme kadar sürüyor. Seni gördüğümde sadece sen kalıyorsun.

Çok seviyorum seni, o kadar çok ki anlatılmaz yaşınılır denen bu olsa gerek.

Seni sevmek anlatılmaz yaşanır...

Okumayı bitirdiğimde gözlerimi kapattım. Kağıdı katlayarak pantolonumun cebine sıkıştırdım. Tam ayağa kalkacakken ileride ki ağacın arkasındaki bir adam dikkatimi çekti ve gülümsemem söndü. Ağacın arkasından sadece bana bakan yeşil gözleri görünüyordu ve çok dikkatli bakıyordu. Kaşları çatıktı ve siyah saçlarında ki birkaç tel alnına düşüyordu. Yutkundum. Bakışları çok sertti. Ayağa kalkıp arkamı dönerek eve doğru ilerledim arkama bakmaya korkuyordum ama adamın bakışlarını sırtımda hissedebiliyordum.

Eve girdiğimde korkudan nefes nefese kalmıştım. Salondan çıkan annemle hızla toparlandım. "Yine mektup mu alıyorsun sen o çocuktan?!" Gözlerimi büyülttüm. "Hayır." "İyi, bahçeye gel babanla beraber seninle birşey konuşacağız." Nefesimi tuttum. Yine aynı konu konuşulursa bu sefer dayanamazdım. Saçlarımı arkaya atarak annemin arkasından bahçeye geçtim ve babamın tam karşısına oturdum. Her zaman ki sinirli gözlerle bana bakıyordu. Sanki benim doğduğum gün onun hayatı mahvolmuş gibi...

Annem babamın yüzüne konuşması için baktığında babam elindeki tesbihi masaya bırakarak öne doğru eğildi ve konuşmaya başladı. "Yaren, biliyorsun seni evelendireceğiz..." Hızla ayağa kalkarak sözünü kestim. "Asla evlenmeyeceğim, ben daha 18 yaşındayım. Benim hayallerim var!" Yüzüme yediğim sert tokatla başım sağa düştü. Yine şiddete maruz kalmıştım. Ama ne olursa olsun geri adım atmayacaktım. İşaret parmağını kaldırarak konuştu. "Eveleneceksin, ne lan hayalin? O sevdiğin çocukla evlenmek mi?" Çenemi bütün gücüyle sıkarak devam etti. "Seni o çocuğa vermeyeceğim lan, vermeyeceğim!" Elinden kurtularak öfkeyle bağırdım:

- Kime vereceksin? Geçen gün anlattığın yaşlı adama mı? Baba, ben yaşlı bir adamla evlenmek istemiyorum.

Evet bunu yapacaktı. Beni birkaç hafta önce yanına  bunu konuşmak için çağırmıştı. Beni 64 yaşında ki bir adama verecekti ve ben bunu  kaldıramazdım. Gözyaşlarımla dolu gözlerimi anneme çevirdim. Olayı sadece uzaktan izleyip her daim babama hak veren anneme büyük bir alkış tutmak istedim. "Yaşlı adama vermeyeceğim seninle başka biri evelenmek istedi." Şaşkınlıkla kalakaldım. "Ki-kim?" Beni kim istemişti? Ben sevdiğim kişiden başka kimseyle evlenmek istemiyordum. "Çok soru sorma, evleneceksin o kadar!" Arkasını dönüp gidecekken öfkeyle bağırdım:

- Hiç acımıyor musun baba? Ya psikopatın tekiyse? Ya bana zarar verirse? Hiç merak etmiyor musun?

Arkasını dönmeden zehirli kelimelerini hançer misali kalbime sapladı. "Merak etmiyorum."

Hayatta hep en kötü insanların bile içinde birazcık iyilik olduğuna inanırdım.

Yanılmışım...

Sahilde ki yağmurun altında ıslanmayı umursamadan yürüyordum. Gözlerimin kıpkırmızı olduğuna emindim ve tabiki yanağımında. Şiddet hiçbir zaman çözüm değildi. Ve bazı insanlar sürekli çözüm olmayan birşeye başvuruyorlardı. Banklardan birine oturarak başımı gökyüzüne çevirdim. Saçlarım rüzgarda uçuşuyordu. Yanımda bir hareketlilik hissedince soluma döndüm ve yeşil gözlerle karşılaştım. Kaşlarımı çattım. Bana yine o sert yüz ifadesiyle bakıyordu. Birkaç dakika gözlerimin içine baktıktan sonra bakışlarını sahile çevirdi. Yüzünde siyah bir maske vardı ve bu yüzden yüzünün geri kalanını göremiyordum. Açıkçası yüzünü merak etmiyor değildim.

"Kimsin sen?" Diye sordum kısık sesimle. Cevap vermedi. "Neden beni takip ediyorsun?" Diye yeni bir soru yönelttim. "Seni takip etmiyorum. Gittiğim yerlerde sen varsın." Kaşlarımı çattım sesinin tonu güzeldi lâkin çok sert bir sesle konuşmuştu.  Alayla sordum: "Gittiğin yer benim evimin yanı mı?" Cevap vermedi. "Üzgün müsün?" Diye sordu. Bana soru sormasına şaşırmıştım. Kafamı olumlu anlamda salladım. "Beni evlendirecekler." Kaşlarını çattığını hissettim. "Hemde kim olduğunu bilmediğim bir adamla." Gözyaşlarım akarken devam ettim: "Benim hayallerim vardı, sevdiğim bir adam vardı. Ve benim hayallerimi hiç önemsemediler!" Şu an bir yabancı karşısında çaresizce ağlıyordum.

Gözyaşlarımı silerek ayağa kalaktım ve yabancıya bakmadan geldiğim sahil yolunu tekrar yürümeye başladım. Eve geldiğimde kapıyı anahtarla açarak eve girdim. Işıklar kapalıydı, sanırım evde yoklardı. Masanın üzerine bırakılmış notu gördüğümda alıp okumaya başladım.

Yaren biz bu akşam dayınlarda kalacağız sende bugün iyice yat dinlen yarın sana elbise bakmaya gideceğiz bir hafta sonra düğünün var.

Koltuğa oturarak başımı ellerim arasına aldım. Tanımdağım, yüzünü dahi görmediğim adamla bir hafta sonra düğünüm vardı.

Ve içimden bir ses diyordu ki, bunun kaçışı yoktu.

BÖLÜM SONU...

BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin