67. Bölüm

129 12 0
                                    

Bir adamın bitişini izliyor gibiydim tam şu an.

Üstü çıplaktı. Bir elini trabzanlara yaslamıştı ve elindeki sigarasının dumanı karanlığa karışırken o da karanlığı izliyordu.

Bense yatağın üstünde oturmuş, onu izliyordum.

Gece 3 buçuk civarıyken bitmiş tükenmiş bir adama bakıyormuş gibi hissettirmişti.

Öyle olmalıydı.

Bunu en çok hissettiğim gün, bugündü.

Yanına gitmek istiyordum fakat bir şey beni alıkoyuyordu ve bu şey ona olan kırgınlığımdı.

Onu affetmiş değildim, yalnızca içimde azıcıkta olsa kalan vicdan bir insanı tükenmiş halde görmeye dayanamıyordu.

Yavaş hareketlerle yataktan kalkıp ayaklarımı sürüyerek ilerledim ve balkonun açık kapısından girip onun yanına gittim. Geldiğimi hissetti fakat bir tepki vermedi.

Bende onun gibi ucu bucağı görünmeyen karanlık deniz manzarasına baktım.

"Uyumak istiyorum," dedim. "Yanıma gel." Belli ki o uyumak istemiyordu ve belki bu durumda bencil görünebilirdim ama onu çağırmamın nedeni uyuyamamam değildi.

Sigarasından son bir nefes çekip ucunu trabzanlarda söndürdü ve arkasını dönüp odaya ilerlemeye başladığında bende arkasından ilerledim.

Durgundu ve bunun sebebi gördüğü kâbus olmalıydı.

Yatağa geçtiğimizde bana sırtını dönüp uzandı.

"Sırtüstü uzanır mısın, göğsüne uzanmak istiyorum?" Önce şaşkınlıkla kalakaldı, sonrasında "uyu artık, güzelim," dedi, yüzüme bakamıyordu ve sesindeki şaşkınlık bariz belliydi.

Belkide tam şu an kendiyle başbaşa kalmak istiyordu ama onu konuşturarak bu konuda onu anlayabildiğim, ruhundaki kendisini sıkıştırıp duran esaretine son verebilirdim.

"Uyuyamıyorum," dedim mızmız bir çocuk gibi. "Uzan." Omuzlarını indirip kaldırdığında bana bakmamaya devam ederek sırtüstü uzandı. Başımı çıplak göğsüne koyduğumda ağlamak istedim.

Yıllar sonra tekrardan göğsüne uzanmak farklı hissettirmiş, beni o zamanlara götürmüştü.

"Garip," diye mırıldnadı en sonunda."Yıllar sonra göğsüme uzanman..."

Dövmesine bir kez daha gözlerim takıldı. O gece onuna baraber olduğumuz zaman fark etmemiştim fakat şimdi 4 yıl önceki o dövme gözlerimin önündeydi.

Benim ise Bursa'ya taşınır taşınmaz ilk işim dövmeyi sildirmek olmuştu çünkü artık baktıkça acı vermekten başka bir işe yaramıyordu.

"Sen sildirmişsin," dedi dövmeye baktığimı fark edince.

"Ben, senin aksine vücumda sana iat bir şeyi taşımaya cesaret edemedim."

Sessiz kaldı.

"Ailenle barışmışsın," dedim. Onunla, arasında hiç bir sorun yaşanmayan iki insan gibi konuşuyorduk ve bu çok ama çok garipti.

"Barıştım," dedi. Derin bir nefes aldığında saçlarımla oynamaya başladı ama bunu bilinçsizce yapıyor gibiydi. "Ben işlediğim hatadan dolayı af dilenirken bir başkasını affetmemek haksızlık olurdu. Ve benim günahım onlarınkinden büyük."

"O gün," dedim boğazıma bir yumru otururken. "Her şeyin bir oyun olduğunu söylemen planlı mıydı? Gerçekten o gün mü söyleyecektin?"

"Hayır," dedi açıkça. "Daha zamanı değildi, sadece öyle olmak zorunda oldu. Bir anda çıktı ağzımdan."

BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin