37. Bölüm

402 50 17
                                    

Nihayet dağ evine geldiğimizde direkt odaya çıkıp yatağa uzanmıştım.

Gözyaşlarım akmaya direniyordu lakin ben akmalarına izin vermiyordum.

Titrek bir nefes aldım. Odaya giren Alaz ile doğrulup sırtımı yatak başlığına dayadım ve "Eray'ın yanına gidebilir miyiz?" Diye sordum. Merakla kaşlarını çattı ve "neden?" diye sordu. Omuz silktim. "Biraz konuşmaya ihtiyacım var." Gülümseyerek kafasını salladı:

- Olur güzelim. Ben onu arayayım, müsaitse öğleden sonra gideriz.

Onu onayladığımda telefonunu pantolonunun cebinden çıkartıp odadan ayrılmıştı. Derin bir nefes alarak ayağa kalktım ve pencerenin önüne geçerek camı açtım. Gökyüzüne baktığımda kara bulutlarla karşılaştım.

Birazdan yağmur yağacak gibiydi.

Gözlerimi kapatıp başımı geriye atarak gülümsedim.

Ne olursa olsun, gülümseyebilmek gerçekten güzeldi...

Bir anda belime dolanan kollarla irkilsemde soluduğum kokuyla gözlerimi açtım. "Çok güzelsin," diye fısıldadı Alaz, boynuma yumuşacık bir öpücük kondurarak. "Nereden çıktı şimdi bu?" Diye sordum. Birden güzel olduğumu söylemesi nedensizce tuhafıma kaçmıştı. Çenesini omzuma yasladı:

- Çünkü çok güzelsin ve ben, her saniye sana güzel olduğunu haykırmak istiyorum.

Kırkıdayarak elimi belimde ki kollarına koydum. "Kolun acıyor mu?" Olumsuz anlamda kafamı salladım. Şu anlık acısını hissetmiyordum. "Eray müsait miymiş?"

- Evet, öğleden sonra gideceğiz... Oradan ayrıldıktan sonra da başka bir yere.

Kaşlarımı çatarak ona döndüm ve kollarımı boynuna doladım. "Nereye?" Kıkırdadı. " 'Sürpriz,' dersem kızar mısın?" Huysuzca yüzümü buruşturdum. "Evet." Eğilerek boynuma bir öpücük daha kondurdu:

- Ormana gideceğiz.

Heyecanla gözlerimi büyülttüm. "Ne yepacağız orada?" Muzipçe gülümsedi. "Ne yapmamızı istersin?" Gözlerimi devirdim:

- Ciddi bir soru sordum, Alaz.

"Bende ciddi bir cevap verdim." Ofladım. "Söylemeyecek misin?" Gözlerini kıstı. "Sen ne istersen onu yapacağız." Bende onun gibi gözlerimi kıstım. Dalga geçer bir hâli yoktu. "Piknik!" Dedim heyecanla ellerimi çırparak. Başını geriye atarak gülümsedi:

- Peki, ama bir şartım var.

Kaşlarımı çattım "nedir?" Yüzünü kulağımın yanına getirerek sıcak nefesiyle fısıldadı. "Birlikte yemek yaptığımız gün, mutfakta beni öptüğün gibi öpersen." Anında yanaklarım alev almıştı ve şu an kıpkırmızı oldukarına emindim. Yüzünü geriye çekerek kızaran yanaklarıma bir bakış atıp kahkaha atmaya başladı.

Bu seferde o kahkahalarını durduramıyordu.

Huysuzca kaşlarımı çattım. Kahkahalarının arasından söylendi. "Hadi ama, Duru. Zor bir şey istemedim ki. Hem mutfakta kendi isteğinle yapmıştın."

- Sende bunu sürekli yüzüme mi vuracaksın?

Gülümsedi. "Yüzüne  vurmuyorum. Yaptığın çok hoşuma gitmişti." Dudağımı ısırarak parmak uçlarımda yükselip yanağına ufak bir buse kondurdum. Gözlerini kapatarak tebessüm etti.

Bir süre o güzel tebessümünü izledim.

Gülüşünü çok seviyordum...

"Bunu hep isteyeceğime emin olabilirsin," diye fısıldadı.

BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin