2. Bölüm

3.1K 129 88
                                    

Gözlerimi kapattım gelen acılara. Çaresizdim, hiç olmadığım kadar. Mükemmel bir hayatım yoktu, belkide hiç olmayacaktı...

Kabul etmem gerekiyordu. Buydu, bu kadardım. Çaresizlik her tarafımdaydı.

Gözyaşlarımı sildim son birkaç gündür yaptığım gibi. Uzaktan onu gördüm, sevdiğim kahve gözlerini. Gülümseyerek yanıma geliyordu. Yüzümü gördükçe gülüşü sönüyordu. Onu hep gülümseyerek karşılayan ben, bugün gülümsememi söndürmüştüm. Söndürmüşlerdi. Yanıma gelerek oturdu ve yanağıma bir öpücük kondurdu. Burukça gülümsedim. "Prensesim, birşey mi oldu? Acil görüşmemiz gerekiyor dedin." Ellerimi tutmaya yeltendiğinde ellerimi çektim. Şaşırmış görünüyordu. "Prensesim, sen iyi misin?" Derin bir nefes aldım.

- Caner, sana birşey söylemem lazım.

"Söyle prensesim?"

- Ben evleniyorum.

Ruhumu yakarak dudaklarımda alev aldı bu cümle. Önce gözlerimi kapattım, sonra ağlamamak için dudağımı ısırdım. Şaşkınlıkla baktı bana. "İnanmıyorum," dedi çaresizlikle. Ama doğru söylediğimi anlamıştı. "Ailen mi zorladı?" Diye sordu. Caner'e hiçbir zaman aile meselelerimden bahsetmemiştim. Bana acımasını istemiyordum. 'Hayır' anlamında kafamı salladım.

- Ben evlenmek istiyorum, başka birisini seviyorum Caner. Sana aşık değilim.

Gözümden bir damla yaş düştü. Bunlar gerçek değildi, hiç olmayacaktı. Ayağa kalkarak öfkeyle konuştu. "İnanmıyorum Yaren, inanmıyorum. Sen beni seviyorsun başkasını değil!" Ayağa kalkarak tam karşısında durdum. "Niye anlamıyorsun Caner? Benim kalbim artık başkasına ait."

Gözyaşı. Caner'in gözünden düşen bir damla gözyaşı. Dünyalar yansaydı da o gözyaşı sevdiğimin yüzünden akmasaydı. Tam o anda gözlerim kapansaydı da o akan damlayı görmeseydim. Gözlerimin içine uzun uzun baktı. Hep sevdiğini söylediği ela gözlerime.

Ve gitti.
Hiç kavuşamadığımız hikayemizin başında, ardına bakmadan gitti...

---------------------
Günler geçiyordu bir zehir misali. Ne bana alınan elbise, ne düğün umurumda değildi. Zaten sadece nikah olacağını duymuştum. Ve evleneceğim adamın 24 yaşında olduğunu. Gelinlik hayalim değildi lakin sevdiğim adamla güzel bir düğün eşliğinde evlenmek hayalimdi.

Bu hayalim hiç gerçekleşmeyecekti.

Kapının tıklatılmasıyla gözyaşlarımı sildim. Annem içeriye girdiğinde gözlerimi devirdim. Hiç kimseyi görmek, duymak istemiyordum. "Yaren, yemek hazır baban sofrada seni bekliyor." Alayla güldüm. "Babam ne zamandan beri beni sofrada bekliyor."

- Yaren yapma kızım o senin baban.

"O benim babam falan değil! Baba olan insan kızını istemediği bir evliliğe zorlamaz. Babalar bunu yapmaz." Birşey demedi, çünkü derse ona da patlayacağımı biliyordu. "Ne bağırıyorsun?!" Babamın gür sesiyle kapıya döndüm. Sakin kalmaya çalışarak devam etti. "Bak Yaren söylediklerini duydum, dua et yarın düğünün var. Yoksa ben sana yapacaklarımı biliyorum."

- Ne yapacaksan yap, umurumda deği...

Yanağımdaki acıyla gözlerimi yumdum. "Bana bak Yaren, bir daha tokat yemek istemiyorsan o diline sahip çık." Sözlerini bitirdi ve gitti. Annem bana 'iyi oldu' der gibi bakıyordu. O da odadan çıktıktan sonra sırtımı kapıya yaslayarak oturdum ve başımı dizlerime yasladım. Caner geldi aklıma, onunla olan anılarımız, çimlere uzanırken kurduğumuz hayallerimiz.

Şimdi hepsi rüyalarıma sığınıyordu sadece.

Yatağıma uzandım ve herşeyin değişeceği yarına gözlerimi kapattım.

BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin