Hastanenin soğuk koridoruyla yarışır şekilde soğuk olan ellerimi çenemin altına yerleştirmiş, bir bacağımı gergince sallarken dalgın gözlerim ayak bastığım zeminde kilitlenmişti.
Gerçeklik ve hayal arasında gidip geliyordum.
Filmlere, dizilere veya kitaplara konu olabilecek bir hayatım vardı. Ama böyle hayatların gerçekte olup olmadığından bi haber şekilde yaşamıştim 18 yaşıma kadar.
Bu yüzden gerçek ve hayal arasında bocalıyordum.
Önümden 2 saatte tam 34 kişi geçmiş, yelkovan 2 kere dönmüş, 19 kere kapı açma kapama sesi duyulmuştu.
7 bin 196 altı kere nefes alıp vermiş, her nefes alış-verişimde boğuluyormuş gibi hissetmiştim.
Saniyeleri sayıyordum.
7 bin 197'inci nefesimi alırken kafamı geriye atıp gözlerimi yumdum.
Kafamı tekrar önüme eğerken gözlerimi açmamla koridorun başından bulunduğum tarafa gelen Alaz ve arkasındaki Polat'ı gördüm.
Polat yüzüme bakmadan Pınar'ın kaldığı hastane odasına girerken Alaz bana gülümsedi ve aramızda bir sandalye bırakacak şekilde yanıma oturdu.
Pınar'ın durumu iyiydi. Yalnızca kafasında bir sıyrık oluştuğundan 3 dikiş atmışlardı. Gözetim altında tutmaları gerektiğinden akşam taburcu olacaktı.
"İyi misin?" Diye sordu şefkat barındıran bir sesle.
Hastane odasında yatan kardeşiydi ama bana iyi misin diye soruyordu.
Ona cevap vermedim. "Su falan ister misin? Kahvaltı da yapmadın. Ne yemek istersin?"
"Hiçbir şey," dedim soğuk sesimle. Gözlerimi ona çevirdim.
"Senin şu an bana bağırman, kızman falan gerekmiyor mu? Kardeşinin şu an hastane odasında olma sebebi benim."
Özellikle kardeşin kelimesini bastırarak imalı bir şekilde söylemiştim.
"İsteyerek yapmadığını biliyorum," dedi gerçekten anlayış gösteriyormuş gibi.
"Seni de isteyerek sevmemiştim, Alaz," dedim ve kendimi gösterdim. "Ama bak, şu an ne haldeyim." Gözlerini benden kaçırıp Pınar'ın kaldığı odadan çıkan Polat'a çevirdi. Polat bize doğru gelirken ayağa kalktım ve "Pınar'la konuşmak istiyorum," dedim Polat'ın gözlerinin içine bakarak.
Deja vu yaşıyordum.
"Tamam," dedi dümdüz sesiyle gözlerimin içine bakarak. Sırıtarak tek kaşımı kaldırdım.
"Yine beni durdurmayacak mısın Polat?"
Ufak bir kahkaha attığımda bana deli görmüş gibi baktı.
"O gün ki gibi yine o tarz cümleler sarf etmeyecek misin? Ne demiştin?" Düşünur gibi elimi çeneme yerleştirip bir hmm sesi çıkardım. Gözlerime bakamıyordu ve bu hareketine hayret edermiş gibi baktım.
"Aa, utanıyor musun söylediklerinden?" Sesimde bariz bir alay vardı. "Neden? Aradan 4 yıldan fazla geçmiş, hatırlamıyorsundur bile kurduğun cümleleri."
Ama ben hatırlıyordum. 4 yıl boyunca beynimde öyle bir yankılanmıştı ki sözleri, bir süre sonra ben beynimi susturmak istermiş gibi sürekli cümlelerini mırıldanmış, yine bazı günler mırıldana mırıldana kriz geçirmiştim.
Öyle ki, hastanelik olduğum krizlerim dahi olmuştu.
Bu yüzden cümleleri harfi harfine ezberimdeydi. Unutmak ne mümkündü?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)
Genç KurguBir adam ve bir kadın. Geçmişin kirli pençeleri... İntikam almak isteyen bir adam. Tek hayali, sevdiği adamla sonsuz olmak isteyen bir kadın. Kadının bu hayalini elinden alıp tutsak eden adam: ALAZ AKSOY Hayatı çaresizlikten ibaret olan, sürekli yar...