Neydi yaşam?
Mutluluk mu? Aşk mı? Aile mi? Belki de bunlardı yaşam.
O zaman ben hiç yaşayamamıştım. Çünkü bunlara sahip değildim.
Sahip olmayı istediğim çok şey vardı bu hayatta. Bunların başında mutluluk geliyordu. Benim için yaşam, mutluluk, aile ve aşk demekti.
Bu yüzden ben hiç mutlu olamamıştım.
Evet, Caner ile olduğum zamanlar mutluydum onun yanındayken. Ya şimdi?
Mutluluğum sönmüş, eski anıları silikleştirmişti...
Eve girerken oldukça dalgındım. Kim çekmişti o fotoğrafı? Ne yapmamı istiyordu?
Üzerimdekileri çıkartarak direkt yatağa girdim. Uykum gelmiyordu ama oldukça yorgundum. Ve bu yorgunluğun birazdan uykumu getirmesini umuyordum. Alaz'da yatağa girdiğinde beni kendine çekerek başımı göğsüne yaslamamı sağladı. Ona karşı çıkmadım. Şu an olduğum pozisyon beni huzurlu hissettiriyordu:
- Hadi bana soru sor?
Dedi Alaz. Kaşlarım havalandı. "Emin misin? Cevaplayacak mısın?"
- Birkaç soru hariç, evet.
Düşünmeye başladım. Normalde Alaz'a sormak istediğim oldukça fazla soru vardı. Ama şu an algılarım kapanmış gibiydi. Merak ettiklerimden bir tanesini sordum:
- Evlendiğimiz gün, annem ile evine geldiğimizde neden arka kapıdan girdik?
Kıkırdadı. "Gerçekten sormak istediğin soru bu muydu?" Sitemle kaşlarımı çattım. "Ya, ama 'istediğin soruyu sorabilirsin,' dedin. Zaten soracağım başka sorular da var."
- Pekala. Gelinin kendi evde hazırlanıp gelmesi biraz saçma kaçardı. Ve insanları sorgulamaya iterdi. Arka kapı genelde kullanılmaz.
Verdiği cevap beni tatmin ettiğinde başka bir soru yönelttim. "Benimle evlenmeseydin, gerçekten Alara ile mi evlenecektin?" Bu soruyu soraraken nedense cavabından korkuyordum. Sanki 'hayır,' demesini istiyordum:
- Hayır.
"Neden öyle demişti o zaman?"
- Saçmalıyor işte, boşver.
"Ama o gün olumlu anlamda kafanı sallamıştın."
- Neden yaptığımı tahmin ediyorsundur Duru.
Evet, tahmin ediyordum. Benden intikam almak için yapmıştı. Amacı beni üzmekti. "Gerçekten evlenecğimiz günün, önce ki akşamı Alara'da mı kaldın?" Muzipçe sordu. "Ne o kıskandın mı?" Kaşlarımı çattım. "Ne alakası var? Sadece merak ettim." Derin bir nefes aldı. "O zaman merakını gidereyim. Evet, bir önce ki akşam Alara'da kaldım. Seninle evleneceğim için oldukça sinirli, ve stresliydim. Sadece gittim, ve biraz sohbet ettik. Bu kadar." Sanki kendini bana açıklamaya çalışıyor gibiydi. Aklımda ki can yakan soruyu sordum:
- Gerçekten benim gibi bir kızı sevmez misin?
O gün, Alara'ya söylediği cümleydi.
'Böyle bir kızı sevmem.'
Peki bu ihtimal, benim canımı neden bu denli yakıyordu?
Cevap vermedi. Bende üstelemedim. "Kardeşin Emir, neden bu akşam ki yemekte yoktu?" Vücudunun kasıldığını hissettim. Sert sesiyle sordu. "Onu mu merak ediyorsun?"
- Hayır, ondan değil. Yani sonuçta kardeşin ve bu akşam herkes oradayken onun olmaması biraz tuhafıma kaçtı.
Sesli nefes verdi. "O öyledir. Kafasına göre takılır. İster gelir, ister gelmez." Emir ve Alaz çok farklıydı. Ne kadar yüzleri benzese de, hayatı farklı yaşıyorlardı. "Annen ve baban neden sürekli iş seyahatindeler?" Bu en merak ettiğim sorulardan birriydi.
Oğlunun düğününe katılamayan, ve yine aynı şekilde oğlu vurulunca hastaneye 1 saatliğine gelmelerini gerektirecek işleri neydi?
Alaz buna da cevap vermedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)
Roman pour AdolescentsBir adam ve bir kadın. Geçmişin kirli pençeleri... İntikam almak isteyen bir adam. Tek hayali, sevdiği adamla sonsuz olmak isteyen bir kadın. Kadının bu hayalini elinden alıp tutsak eden adam: ALAZ AKSOY Hayatı çaresizlikten ibaret olan, sürekli yar...