28. Bölüm

625 63 42
                                    

Boş bakışlarla önümdeki kahvaltı tabağını izliyordum.
Gece bir türlü uyuyamadığım için kendimi oldukça uykusuz hissediyordum. "Neyin var?" Diye sordu Pınar, ağzına peynir atarken. Omuz silktim. "Gece iyi uyuyamadım." Gözlerime baktı:

- Büyük bir kavga ettiniz sanırım?

"Yani," diye belirsizlikle yanıtladım. Pınar, Alaz ile kavga ettiğimiz için dün onlarda kaldığımı biliyordu. Şimdi bir kafeye gelmiş kahvaltı ediyorduk. Polat bizi kafeye bırakıp, Pınar'a evlenme teklifi edeceği için kafenin sahibiyle konuşmaya gitmişti. Bunu sadece ben ve tahminimce Alaz biliyorduk. Pınar'a sürpriz olacaktı. Polat kafeyi hallettikten sonra Alaz'a gideceğini, istersem beni de bırakabileceğini söylemişti lakin kabul etmemiştim.

Bir süre Alaz'ı görmek istemiyordum.

"Sen Alaz'ın benimle neyin intikamı için evlendiğini biliyor musun?" Diye sordum dan diye. Olumsuz anlamda kafasını salladı. "Bilmiyorum." Sıkıntıyla nefes verdim. Ruhumun daraldığını hissediyordum:

- Sen, Alaz abimi seviyor musun?

Bu sefer dan diye soran, Pınar'dı. Birkaç saniyelik bir sessizlik oluştu. Pınar merakla vereceğim yanıtı bekliyordu. Dürüst oldum:

- Evet.

Büyük bir sevinçle gülümsedi ve "biliyordum!" Dedi. Utançla tebessüm ettim. "Çok mu belli ediyorum?" Kıkırdadı. "Biraz." Merakla sordum:

- Alaz'da anlamış mıdır?

"Anlasa ne olacak? O da seni sevdikten sonra..." Gözlerimi büyülttüm. "O da seviyor mu sence beni?" Omuz silkti:

- Bunun cevabını biliyor olman lazım.

Sanırım biliyordum. Ama ya öyle bir şey yoksa? Sonradan üzülmek istemiyordum. "Alaz'ın tavırlarını kestiremiyorum, Pınar."

- Alaz abim.öyledir. Ama ben, onun seni sevdiğine eminim.

Ruhumda bir şeyler uçuştu. Onun beni sevme ihtimali...

Mükemmel bir düşünceydi.

"Aa! Sizde mi buradaydınız?" Oldukça neşeli gelen sesle gözlerimi devirdim. Aptal kız! Burada ne işi vardı. Pınar'da benim gibi gözlerini devirdiğinde, Alara yanımda ki sandalyeye oturuyordu. Yapmacık bir tebessüm takındım yüzüme. "Oturabilirsin demedik." Kibirli bir ifade oluştu o estetikli suratında. "Bende izin almadım zaten,"

- O zaman derhal kalk bu masadan!

Pınar, beni sakinleştirmek istercesine "Yaren, tamam," dedi. Alara kahkaha attı. "Ne bu öfken? Yoksa eski sevgilin benimle aynı evi, aynı yatağı paylaştığı için mi bana karşı böyle öfkelisin? Yoksa Alaz'ı kolayca senden alabileceğim için mi?" Bozuntuya vermeyerek, acımadan konuştum:

- Hayallerinle yaşaman ne kadar güzel, Alara. Adım kadar eminim ki, Caner'in bırak seninle aynı yatağı paylaşmasını, aynı odayı bile paylaşmıyordur. Hatta evi. Söylesene, günde topu topu kaç kere eve uğruyor?

Sinirle dişlerini sıktı. "Seni..." Çıldırtıcı bir sakinlikle sözünü kestim. "Caner'in sana bakmaması, onun umurunda bile olmaman seni hayal kurmaya teşvik ediyor. Aklınca, Caner'i kullanarak beni kıskandıracaksın. Ama bir işe yaramıyor, bebeğim. Bırak kocanı, Alaz bile senin suratına bakmıyor. Baksaydı, dediğin gibi onu belki elimden alabilirdin. Ama işte, dediğin gibi olmuyor." Alaycılıkla tebessüm ettim. "İki adam da senin yüzüne bakmıyor. Ve senin için ne acı gerçek ki ikisi de beni seviyor."

Caner'in, Alara'yı sevip sevmediğinden emin değildim. Evet, onunla evliydi ama bunun bir sebebi var gibi geliyordu. Aynı şekilde Alara'da öyle. "Gerçekleri öğrendiğinde bu laflarını bana karşı kullanabilecek misin, merak ediyorum doğrusu." Kaşlarımı çattım:

BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin