Yıldızlar bu gece çoklardı.
Onları artık eskisi kadar sevip sevmediğimi bilmiyordum.
Eskisi kadar gökyüzüne bakmadığımdan yıldızları unutmuştum belkide.
Zaten artık gökyüzüne bakarken beni eskisi kadar mutlu etmiyordu yıldızlar.
Üşüdüğümü hissettiğimde elimi koluma koyup yavaşça sıvazladım.
Odanın balkonundaydım ve saat gece yarısını çoktan geçmişti. Bahçenin dört bir yanı korumalarla kaplıydı ve ormanın ortasında olduğumuzdan ormanın iç kısımlarında olan bazı korumaları daha seçebilmiştim.
"Uykun yok mu?"
Beklenmedik sesle bariz bir şekilde sıçradığımda omzumun üzerinden Şevket'e baktım.
"O kadar dalmışsın ki, odaya girip balkona kadar geldiğimi duymadın bile. Üstelik ev bu kadar sessizken."
Yanıma geldiğinde bende önüme döndüm. Benimle birlikte karşımızdaki ormanı izlemeye başladı.
"Alaz'a ne söyledin?" Diye zordu beklemediğim bir anda. Anlamazca ona baktım.
"Odandan çıktığından beri yüzü bembeyaz."
Kurduğum cümleleri tekrar hatırlayınca derin bir nefes aldım. "Ondan mezarıma gelmemesini istedim."
Belli etmemeye çalışsa da istemsizce büyüyen gözleri onun dehşete düştüğünü kanıtlar nitelikteydi.
"Bu..." dedi ne söyleyeceğini bilemezcesine. "Bu onun için ağır olmuş."
Sessiz kaldım bir süre. Ardından ise bu sessizlik beni boğmaya başladığında dudaklarımı araladım.
"Şimdi ne olacak?" Diye sordum. "Adar'ın hamle yapmasını mı bekleyeceğiz? Günlerimi senden başka kimseyle konuşmadan bu evde mi geçireceğim?" Son cümlem bana şefkatle bakmasını sağladı.
"Tüm bu olanlardan sıkıldığını biliyorum," dedi anlayışla. "Ama biraz sabretmemiz gerekiyor. Eğer çok sıkılırsan, bunaldığını hissedersen seni istediğin yere götürürüm. Hatta eğer arkadaşlarını özlersen seni birkaç saatliğine gizlice Bursa'ya bile götürebilirim. Yalnızca sabretmeliyiz."
Sözleri içimi ısıttı ama yine de içimi kasıp kavuran o soruyu sordum.
"Bana neden bu kadar iyi davranıyorsun? Bana acıdın, beni öldürmekten vazgeçtin tamam ama neden benim için bu kadar uğraşıyorsun? Beni öldürmek isteyen sen, neden şimdi beni yaşatmaya çalışıyorsun?"
Ya Şevket aslında bana bir oyun oynuyorsa?
Ona da kimseye güvenmediğim gibi güvenmiyordum.
"Bilmiyorum," dedi ve garip olan şu ki gerçekten bilmiyor gibiydi. "İnan bilmiyorum. Bazen oturup kendi kendimi sorguluyorum ben ne yapıyorum diye ama ne bir cevap, ne de bir çıkış yolu bulamıyorum."
"Sana güvenmiyorum, Şevket" dedim açıkça.
"Biliyorum. Ve bana güvenmen için de hiçbir şey yapmayacağım."
---------------------
Vücutta ki en önemli organlardan biriydi, kalp.Yaşadığımız süre boyunca durmaksızın atan, tüm duyguları içinde barındıran organdı...
Bu 4 yılda kalbimin bir et parçasından kaya gibi sert bir buza dönüştüğünü hissediyordum.
Tam 4 yıl, 3 ay önce, o kara günden itibaren ilmek ilmek donmaya başlamış, en sonunda kocaman bir buzul hâline gelmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)
Novela JuvenilBir adam ve bir kadın. Geçmişin kirli pençeleri... İntikam almak isteyen bir adam. Tek hayali, sevdiği adamla sonsuz olmak isteyen bir kadın. Kadının bu hayalini elinden alıp tutsak eden adam: ALAZ AKSOY Hayatı çaresizlikten ibaret olan, sürekli yar...