55. Bölüm

371 18 6
                                    

Bazen araya mesafeler girerdi. Bu mesafeler bazen bir sokak kadar, bazen şehir, bazen ise koca bir ülke kadar olurdu.

Ama ne kadar mesafe olursa olsun aynı gökyüzüne bakılırdı.

Hiç birinden, o kişiyle aynı gökyüzüne bile bakmak istemeyecek kadar nefret ettiniz mi?

Ben ettim. Aynı zamanda etmedim de.

Hem onunla aynı gökyüzüne bakmak istedim, hemde ikimizinde buluştuğu o gökyüzünü parçalamak istedim.

"Gerçekten inanamıyorum sana!" Irmak, sinirle elini saçlarından geçirirken sıkıntılı bir soluk verdim. "Bu fikrin gerçekten aptalca," dedi Esra, Irmak'a hak verir nitelikte memnuniyetsiz bir yüz ifadesi takınarak.

Ona bir süre boş boş baktım ve ardından gözlerimi devirdim.

"Abartıyorsunuz," diye homurdandım, gerçekten abartıyorlardı. Irmak burnundan alaycı bir şekilde güler gibi bir nefes verdi.

"Abartıyor muyuz? Senin şu an aklın yerinde mi gerçekten?"

Ona düz duz bakmaya devam ettim. "Onun için gitmiyorum o şehre, Irmak." Bakışlarımı yere indirdim. Sesim mırıltıdan ibaretti. "Ben, Caner'in mezarına hiç gitmedim."

Ne kadar da acı veriyordu bu cümle.

Gitmemiştim. Öleli 4 yıl olmuştu ama ben mezarına gitmemiş, gidememiştim.
Irmak'ın bakışları yumuşadı ve yanıma gelip kollarını boynuma sardığında kendimi tutamadan sol gözümden bir yaş firar etti yanaklarıma. Kollarım iki yanımdan sarkıyorlardı ve kendimi o kadar güçsüz hissediyordum ki, sarılışına karşılık bile veremiyordum.

"Tamam," diye fısıldadı. "İstediğin onun mezarına gitmek olsun, seni engellemeye çalışmam haksızlıktı. Özür dilerim." Ardından şekilde Eslem'in elini saçlarımda hissettim.

Hepsinde bir dost şefkati vardı ve bunu hiçbir zaman kaybetmek istemiyordum çünkü kaybetmemeye ihtiyacım vardı.

"İsterseniz gelmeyebilirsiniz," diye fısıldadım Irmak'tan ayrılırken. "Kendim gidebilirim."

- Saçmalama.

Azarlar bir tonda bu kelimeyi kuran Alp'e baktım, kaşlarını çatmıştı.

- Seni yalnız bırakacak değiliz. 4 yıldır bırakmadık ve 4 yılın ardından da bırakmamızı bekleme.

Esra, Alp'i onaylar gibi başını salladı. "Aynen. O şehre tek başına gitmene izin verecek değiliz."

Tebessüm ettim. "Teşekkür ederim." Beklemediğim bir anda Eslem elini kaldırıp beklemediğim o soruyu sordu:

'Pınar o kız mıydı?' Şimdi hepsinin meraklı bakışları bendeydi. Olumlu anlamda başımı salladım. 'Fazlasıyla mahvolmuş görünüyordu.' Bu defa ki tebessümüm acı doluydu.

Çoğu tebessümüm gibi.

"Çünkü fazlasıyla mahvolmuş." Pınar'ın eskisi gibi gülen gözleri yoktu.

Gülümseyen sadece dudaklarıydı, fazlası değil.

"Sarıldığım ise Emir'di. Zehra'nın ilk ve tek aşkı." Irmak kaşlarını kaldırdı, şaşırmış görünüyordu.

- Sana karşı olan şefkatini fark etmiştim... Sana baktıkça birini hatırlıyor gibiydi.

"Bende ona baktıkça Zehra'yı hatırlıyorum."

Emir'in kim olduğu hakkında perde arkasını gördüğümden beri yeri bambaşkaydı benim için

Ve bugün ki sarılışından da anlamıştım, benimde onun için bambaşka olduğumu.

BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin