20. Bölüm

837 68 16
                                    

Şu anda olduğumuz yer beni biraz endişelendirmişti. Tanıdığım, tanımadığım bütün insanların gözü bizim üzerimizdeydi. Ve benim en sevmediğim şeylerden biri göz önünde olmaktı.

Birkaç basamak aşağı indiğimizde herkes ayağa kalkmıştı. Çağatay ile göz göze geldiğimizde göz kırparak gülümsedi. Hafifçe tebessüm etmekle yetindim. Zeynep hanım, "oğlum hoşgeldin," diyerek Alaz'a sarıldı. Ama Alaz annesinin sarılışına karşılık vermemişti. Zeynep hanım beni gördüğünde suratını astı. Hoş, benimde onu gördüğümde yüzüm gülmüyordu zaten.

Bana da sarıldığında göz devirdim. İnsanlara farklı görünmeyi bu kadar istemesi çok saçmaydı. "Hoş geldin Yarencim," dedi Zeynep hanım sahte gülümsemesiyle. Baş sallamakla yetindim. Pınar'a da aynı samimiyetsiz gülüşüyle sarılmıştı. Benim gözlerim Caner'deydi. Gözlerimin derinine bakıyordu.

Alaz beni öne çıkararak, "Karım, Yaren," dedi. Baş selamı vererek gülümsedim. Alara ve yanında ki bir kadın bana iğrenir gibi bakıyorlardı. Yumruklarımı sıktım. Alara'nın yanında ki kadın yanıma gelerek elini uzattı. "Merhaba canım, ben Alara'nın annesi, Ebru." İstemsizce uzattığı elini sıktım.

"Kadının bize neden iğrenir gibi baktığını şimdi anladım," diye fısıldadı iç sesim. "Alaz ile evliliğiniz nasıl gidiyor?" Diye sordu Ebru hanım.

- İyi gidiyor Ebru hanım, sorduğunuz için teşekkürker.

"Çabuk bozulur gibi geliyor." Kaşlarımı çattım:

- Anlamadım?

"Yani, sonuçta sen Alaz'ın dengi değilsin. Seninle en fazla ne kadar yapabilir ki?"

- Sonsuza kadar.

Alaz'ın kolunu  belime sararak kurduğu cümle beni affallatmıştı. 'Sonsuza kadar,' demişti. Ben onunla sonsuz olmak istemiyordum oysa ki.

Alara'nın gözü Alaz'ın belime sardığı kolundaydı. Ebru hanım Alaz'a gülümsedi. Ama Alaz'ın yüzünde mimik oynamıyordu. Caner'e bakarak başıma minik bir öpücük kondurdu. Kolunu belimden çekti, ve elini elime kenetleyerek beni başka tarafa yönlendirdi. Polat'ın yanına geldiğimizde yanında kızıl saçlı bir kadın vardı. Alaz'ı görür görmez genişçe gülümsedi. Polat bana döndü:

- Yaren, seni teyzem ile tanıştırayım. Esra Şimşek.

Gösterdiği kızıl saçlı kadındı. Elini uzattığında sıktım. Kadın Alaz'a döndü. "Muhteşem bir kız." Kıkırdadım. Çok tatlı bir kadındı. "Öyledir," diye fısıldadı Alaz, iç çekerek. Yanaklarıma kan oturduğunu hissediyordum. Polat'ın teyzesi Esra hanım, etrafa bakındığında Pınar'da durdu gözleri. Ona 'gel,' işareti yaptığında Pınar çekinerek yanımıza geldi. Polat, Pınar'ı gördüğünde bakışlarına büyük bir hüzün yerleşmişti.

Polat'ın teyzesi, Pınar'ın saçlarını okşayarak, "nasılsın gelinim?" Diye sordum. Kaşlarımı kaldırarak gülümsedim. "İyiyim, sağ olun," diye yanıt verdi Pınar.

- Düğün ne zaman? Polat'a sürekli soruyorum ama hep geçiştiriyor.

"Y-yakın zamanda Esra teyze." Keşke şu an Pınar ve Polat için bir şeyler yapabilseydim. Ama elimden birşey gelmiyordu. "Yaren abla." Ela neşeli sesiyle yanımıza geldiğinde birbirimize sarıldık. Ayrıldığımızda, "senin ne işin var burada?" Diye sordum:

- Birkaç gündür abimler de kalıyordum. Alara abla Zeynep hanım'ın yemeğe çağırdığını söylediğinde bende abimler ile geldim.

"İyi yapmışsın," dedim. Alaz' a döndü. "Alaz Aksoy, sizsiniz? Gerçekten hep yüzünüzü merak etmişimdir." Gülmemek için dudaklarımı dişledim. Ela bazen açık sözlü olabiliyordu. Polat'a dönerek elini uzattı. "Merhaba, ben Ela. Caner'in kardeşiyim." Polat memnuniyetsiz bir şekilde Ela'nın elini sıktı. Sanırım bu ifadesi Caner'in kardeşi ile tokalaştığı içindi.

BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin