4. Bölüm

2.2K 111 12
                                    

Canım çok yandı hayatım boyunca. Yıllarca insanlar caımı yaktılar. Sonra onu sevdim, Caner'i. Hayatı sevmemi öğretti. Sonra yeşil gözlü bir adam geldi, çekip aldı beni sevdiğim adamın kollarından. Canımın yanacağını söyledi.

Canımı yaktı.

Gözlerim yaşlı, harelerine bakıyordum. Hiçbir duygu yoktu nefretten başka. Diğerlerine baktım. Alara ve Şeyda hariç hepsi bana acıyarak bakıyorlardı. Bana acımalarını istemedim. Hızla masadan kalkarak odaya çıktım ve kapıyı kapatarak yere oturdum. Neden bu kadar güçsüzdüm? Ben bu değildim, bu kadar güçsüz değildim.

Bunu ikinci kere yapmıştı. İkinci kere insanların içinde beni küçük düşürmüştü. Kapı tıklatıldığında ayağa kalkarak kapıyı hafifçe açtım ve başımı çıkardım. Gelen kişi Çağatay'dı. Yüzümün halini görünce önce şaşırsa da sonrasında kendine gelerek konuşmaya başladı. Yüzümün ağlamaktan berbat göründüğüne emindim. "Yaren, acaba biraz konuşabilir miyiz?" Tereddüt etsemde kafamı sallayarak kapıyı geçmesi için açtım. Odanın balkonuna yöneldiğinde bende onu takip ettim ve balkonda ki iki kişilik koltuklardan birine birbirimize dönerek oturduk. Çağatay konuşmaya başladı:

- Alaz ile severek evlenmediğinizi duyunca inan çok şaşırdım. O kendi çıkarları için insanlara zarar verecek biri değil. Seninle evlenmesinin sebebinin aşk olduğunu düşünmüştüm.

"Yani?"

- Yani, seninle evlenmesinin güçlü bir sebebi olmalı. Sen bu sebebi biliyor musun?

Kafamı olumsuz anlamda salladım. "Tabi ki bilmiyorum. Tahminimce intikam gibi birşey olmalı ama ben birşey yapmadım Çağatay, yemin ederim birşey yapmadım." Ağlamaya başladığımda elini omzuma koyarak beni sakinleştirmeye çalıştı. "Şş sakin ol, senin birşey yapmadığına eminim." "Ne o zaman? Bana neden böyle davranıyor?" Bana neden böyle davrandığını gerçekten merak ediyordum. "Onu kendin bulman lazım." Ayağa kalktığında bende onunla beraber kalktım. "Şimdi benim gitmem lazım Yaren, kendine iyi bak." Gülümseyerek el salladım. Odaya girerek kapıyı açtığımda karşımda Alaz'ı görmeyi beklemiyordum. Korkuyla yutkundum. Hayır korkmamalıydım, ben yanlış birşey yapmamıştım.

Bakışları benden ayrılarak Çağatay'ı buldu ve gözlerini kıstı. Çağatay gayet rahat bir tavır takınarak "Alaz, bizde Yaren ile balkonda oturup sohbet ediyorduk. Diğerleri nerede?" Dedi. Alaz sert bir sesle "aşağıda seni bekliyorlar," dediğinde Çağatay bize baş selamı verip yanımızdan ayrılarak aşağıya indi. Birkaç dakika sonra dış kapının kapanma sesi duyulduğunda Alaz kolumu morartacak kadar sıkıp beni duvara yapıştırdı ve konuştu:

- Sen ne yaptığını zannediyorsun?!

"Ne yapmışım?"

- Benim arkadaşlarımla bu kadar samimi olmayacaksın.

Kaşlarımı çattım. "Neden?"

- Çünkü, senin benim hayatımda hiçbir vasfın yok, arkadaşlarıma yaklaşma!

Kolumu sertçe çekerek bağırmaya başladım. "Madem hayatında hiçbir vasfım yok, madem benden bu kadar nefret ediyorsun o zaman neden evlendin benimle? Neden hayatımı mehvettin?!" Kollarını göğsünde birleştirerek tek kaşını kaldırdı ve yüzüne alaylı bir ifade yerleştirdi. "Seninle, senin hayatını mahvetmek için evlendim. Böylece intikam almış olacağım." "Ne intikamı? Ya benden ne istiyorsun?" Cevap vermeden odadan çıkarak kapıyı kapattı ve beni yalnızlığımla baş başa bıraktı.

1 Hafta Sonra
Günler geçiyordu bir cehennem misali. 1 hafta olmuştu bu eve geleli. Her günüm bana azaptı bu evde ki.

Tabağımda ki zeytinle oynarken aklım Caner'deydi. Ne yapıyordu acaba şu an? İyi miydi? Beni özlüyor muydu? "Kahvaltını yap Yaren," Alaz'ın sesi ile ona döndüm. Kahvesini yudumlayarak beni izliyordu. Omuz silktim. "Canım birşey istemiyor." Tek kaşını kaldırdı. "Çocuk musun sen, bitir şu kahvaltını!"

BUZ VE ATEŞ (ALEV SERİSİ - 1)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin